Mavi » Yazarlar » Bülent Velioğlu »  Seçim denilnce

Seçim denilnce

Seçim denilnce

Seçim deyince aklımıza okullardaki mümessilden (sınıf başkanı), cumhurbaşkanlığına kadar olan her kademedeki “oy” kullanılan faaliyetler geliyor. Hemen ardından da “demokrasi”yi anımsıyoruz. “En az sakıncalı” yönetim sistemi varsayılan demokrasinin sağlıklı sonuçlar doğurmasının en önemli koşulu, “oy” kullanan halkın eğitim ve bilinç düzeyinin, bu sistemi özümseyecek düzeyde olmasıdır. Kaldı ki, doğru ve yeterli eğitim aynı zamanda yaşamın her alanında ve uygar insan ilişkileri için de vazgeçilmezdir. Bu savı doğrulayacak olgu ise “seçimli” sistem uygulayan çok sayıdaki toplumun ulaştıkları farklı sonuçlardır.

Bu nedenlerle Cumhuriyetin kurucu kadrosu demokrasi öncesi güçlü bir eğitim seferberliğine girişmiştir.

Sonucu etkileyen bir faktör de, demokrasinin doğduğu dönemlerdeki asıl şekli olan “doğrudan” veya sonradan oluşan “temsili” biçiminde uygulanmasıdır. Doğrudan demokrasinin uygulanmasındaki zorluklardan dolayı günümüzde genellikle kullanılan temsili demokrasi, temsilcilerin belirlenmesi ve davranışlarının kontrolünün zorluğu nedenleriyle, sıklıkla istismar konusu olmaktadır.

Seçimler sonucunda oluşan iktidarların “millî irade”yi tam olarak temsil etmeleri, ancak yüzde ellinin üzerinde oy almalarına bağlıdır. Bu kurala uymayan sonuçlar pratikte azınlığın çoğunluğu yöneteceği bir durum oluşturmaktadır.

Düşünürlere göre, demokrasinin verimli olmasının bir diğer koşulu da, demokrasinin teminatı olarak görülen toplumdaki “orta gelir gurubu”nun güçlü ve çoğunlukta olmasıdır. Bu öngörüyü bilen iktidarlar, toplumlardaki orta tabakayı görece yoksullaştırma yoluyla ve eğitim niteliğini düşürüp “muhtaç” konuma getirerek oylarını almak yoluna gidebilmektedirler. Yaşadığımız süreçte AK Parti’li bir yetkili “Toplumda tahsil düzeyi yükseldikçe, oylarımız azalıyor.” diyerek, pratiğin teoriyi doğruladığını ortaya koymuştur.

Gelelim, demokrasinin vazgeçilmezi seçimlerin önemli öğelerinden “seçim eşitliği ve güveni” meselesine…

Seçimlerin sonucunu doğrudan etkileyecek olan bu konu, seçimin yapıldığı ortamdaki “otorite”nin yansızlığına bağlıdır. “Demokrasi tabandan başlamalı” söylemine örnek olan, okullardaki mümessil seçiminde, öğretmenin adaylardan birini bir şekilde kayırmasının ve bunu öğrencilere hissettirmesinin, öğrenciler ve seçilen kişi üzerindeki etkilerini düşünebiliyor musunuz? Bu olumsuz olayı ve etkisini her düzeydeki seçim için örnekleyebiliriz. Ülke yöneticilerinin belirleneceği seçimlerde, devlet olanaklarının yanlı kullanılması, görevlerinden ayrılması gereken kimi adayların kurallara uymaması gibi davranışlar seçimlerde eşitlik ilkesine aykırı ve sonuçları gölgeler niteliktedir.

Seçim eşitliği ve güvenliği, seçim sürecinin başlamasından, sonuçların resmen ilanına kadar olan zamanı kapsar. Bu nedenle seçimlerin düzenlenmesi ve yürütülmesi devletin yansız olduğu varsayılan yargı erkine bırakılmıştır.

Son yerel seçimlerde CHP’nin İstanbul BB adayı Ekrem İmamoğlu’nun kampanyası ile, belediye başkanlığı düzeyini aşan bir şekilde ülke geneline yayılan olumlu etkilerine baktığımızda, halkımızın pozitif siyasetçiye olan özlemini gözlüyoruz.

Maalesef ülkemizdeki siyasî parti yöneticileri ve başkanlarının çoğunluğu partilerindeki ileride parlayacak ve nöbeti devralarak olumlu işler yapabilecek kapasitedeki siyasetçileri kendilerine rakip görüp önlerini keserek, koltuklarını koruma güdüsüne yenik düşmektedirler. (Bu durumu siyaset dışındaki kuruluşlarda da gözlüyoruz.)

Burada, temsili demokrasinin partilerdeki delege sistemi dolayısıyla engelleyici yansımasını yaşıyoruz. Bu gelenekselleşen davranışlar, ülke siyasetini ve dolayısıyla geleceğini olumsuz etkilemektedir.

Ulusumuzda her türlü olumsuzluğu aşacak öngörü, eğitim, deneyim, iyi niyet ve kararlılık sahibi kadroların bulunduğunun bilinciyle, gelecek kuşaklara müreffeh bir ülke bırakabilmek umuduyla…

Yazar Hakkında

Bülent Velioğlu

Bülent Velioğlu