Mavi » Yazarlar » Mehmet Şimşek »  Düzceli Çiristin gerçek

Düzceli Çiristin gerçek

Düzceli Çiristin gerçek

BOLULU FATMA HAYAL
DÜZCELİ ÇİRİSTİN GERÇEK…

Hayal Hanım

Yeşil imgeli kız! Biz size

Yazılı sevdalar sunduktu

Ve döne döne uçurumlar gibi şiirler...
Hilmi Yavuz

MAVİ okurları Ağustos 2018 sayımızda yılların emektar şoförü Varşova Hasan (Mutlu) ile yaptığımız söyleşide sık sık göndermede bulunduğum “Hızlı Yaşayanlar” Yeşilçam filmini anımsayacaklardır.
“Hızlı Yaşayanlar”la ilgili kısa bir bilgi verip, filmdeki kadın oyuncu Pervin Par (Fatma) ile 1960’lı yıllarda Düzce’de bulunmuş olan Chiristine’la ilgili çok ilginç bir benzerliğe dikkati çekerek bu fasla son vermek niyetindeyim.
Önce mâlum filmden başlayalım…
Kuğu Gölü Balesi’ndeki “Kuğuların Dansı” ile başlayan film, Yeşilçam’da ‘toplumsal gerçekçilik’ diyebileceğimiz akımın öncüllerinden sayılabilir.
İstanbul’da basılan gazeteleri gecenin zifiri karanlığında Anadolu’ya taşıyan cefakeş kamyon şoförlerinin hayat hikayeleri ve birbirleriyle girdikleri ‘ölümü’ne rekabetin anlatıldığı film 60’lı yıllara karşılık geliyor.
Bu koşuşturmanın merkezinde bir aşk öyküsü bulunuyor.
Film deyim yerindeyse rekabet içinde bir başka rekabeti barındırır.
Özetle şöyle…
Hasta kız kardeşine ve annesine bakmak mecburiyetinde kalan Orhan (Ayhan Işık), taksi şoförlüğünden yeterli parayı kazanamadığı için iş değiştirir. Bir gazetenin nakliye şoförlüğünü yaparak İstanbul’dan Ankara’ya direksiyon sallar.
Rakip gazete şoförlerinden İnce Selim (Ekrem Bora) de mutlu bir aile kurmak için yollardadır. Evini hazırlamış, eşyalarını döşemiştir.
Gelin görün ki, iki bıçkın şoför (Orhan ve İnce Selim) aynı kıza aşıktır: Bolulu Fatma…
Fatma, Bolu Dağı’nda benzin istasyonu işleten hasta babasına yardım etmektedir.
Gecenin körkaranlığında kuş uçmaz kervan geçmez misâli Bolu Dağı’nın sessizliği bozan kamyon şoförleriyle muhatap olmaktadır.
İşini büyük bir ciddiyetle yapan Bolulu Fatma, gazete taşıyan kamyon şoförleri için kardeşten farksızdır; ancak yukarıda da belirttiğim gibi ikisi hariç…
İnce Selim, genç kıza bir türlü ilân-ı aşk yapamazken sürekli imada bulunur.
Orhan’ın ise fazla bir şey yapmasına gerek yoktur; zira Fatma O’na abayı yakmıştır…
Film aşkta kaybettiğini anlayan İnce Salih’in bile-isteye şarampole yuvarlanıp, çıkan yangında can vermesiyle sona erir.

DÜZCE’DE BİR AVUSTURALYALI KIZ: ÇİRİSTİN ABLA…

Gelelim yukarıdaki filmin neredeyse simetrisini oluşturan Düzce’ye…
Adı Chiristine Byatricky…
Avusturyalı… 3 dil biliyor…
1960'lı yıllarda Düzce’deki benzin istasyonunda pompacılık yapıyor.
Kimbilir kimlerin yüreğini yakıyor ve kimbilir o da kimlere gönül veriyor bilinmez…
Ama bilinen şu:
Düzce'deki benzin istasyonunda çalışan 22 yaşındaki Avusturyalı kız Düzce’de ve de özellikle şoförler arasında hayli ilgi toplamış...
Dönemin Milliyet muhabiri Orhan Türel 1965 yılında bu ilginç olayı fotoğraflayıp hikayeleştirmek için soluğu Düzce’de alıyor.

5 Ekim 1965 yılına ait haber Milliyet Gazetesi'ndeki haberi (dönemin imlâ kurallarına sadık kalarak) beraber okuyalım şimdi: 

Yüzünden akan terleri sol elinin tersiyle silen, yanık yüzlü, palabıyıklı adam: "-Ne kızaysun be Çiristin abla" dedi. "Acele etmek künahmidur? Ha bütün bu yolları senin uğurlu elinden penzun almak için aştumceldim. Anla beni dâ."

BENZİCİ GÜZELİ

Bu yakınma üzerine, biraz öteden çalışmasını izlediğim Düzce'nin benzinci güzeli bir tatlı yumuşadı ki sormayın. Gülüverdi. Gülünce de gamzeleri ortaya çıktı, gözleri çizgi haline geldi ve suratı aydınlanıverdi. Türkiye Petrollerinin tek kız satıcısı Chiristine Byatricky şapkasını afilli bir jestle geriye itti, paranın üstünü verdi ve güneşe koyduğu iskemlesine öndü. 
İskemlesinde yaygın bir şekilde oturan Christine, gazeteci olduğumuzu ve resim çekeceğimizi öğrenince birden fırlayıverdi.

"-Yok, yok, yok resim bekle"...dedi ve bir hamlede İstanbul-Ankara asfaltına yönelerek hemen karşıdaki tek katlı ahşap eve giriverdi.

Şaşırdığımı gören istasyon sahibi "Kadındır" kardeşim "süslenecek" diye güldü. Hakikaten çok geçmeden kapıda görünen eli çantalı benzinci kız, asfaltı geçmeden önce saçlarına bir iki el vurarak patronunu haklı çıkardı.

"AĞIZLARININ PAYI"

Christine Byaticky, Avusturyalı, 22 yaşında. Ticaret Akademisi mezunu. 3 dil biliyor. Bütün Avrupayı görmüş. Bu yaz da Viyana kapılarına kadar giden Türklerin ülkesini ziyareti aklına koymuş!. Atlamış trene gelmiş İstanbul’a. Daha yolda iken rakamları öğrenmiş. (Hesap için) parası çabucak bitivermiş. Evvela bir pansiyonda çalışmış. Pansiyona şimdiki patronu İstanbul’a gelince uğrarmış. Bakmış kız iş istiyor. "-Gel bizim Düzce’ye çalış bende" demiş. "Tamam" diyen Christine de soluğu Düzce'de almış.

İlk dert turistlerden gelmiş. Hep "Sen deli misin… Anadoluda çalışır mı? Türkler tehlikeli insanlardır" demişler. Kısa sürede şoförleri kendine bağlayan genç kız bunlara bir sertlenmiş ki. İstasyondakiler anlattı. Turistler özür dileyerek ayrılırlarmış Düzce'den.

YÜZDE YÜZ ARTIŞ

22 yaşındaki Viyanalı, istasyonda çalışmaya başladığından beri benzin ve mazot satışı hemen hemen iki misli artmış. Patron, bunun için hayatından memnun. Christin'e gelince O da hayatından memnun. 500 lira alıyor. Yemek içmek de müesseseden. Tek katlı bir evi var. Çiçekleri de var. Arkadaşları da var. Bütün şoförler arkadaşları. Kimi fındık, kimi meyve, kimi de el işleri getirir "-Al hanım abla. Hâtıram olsun" derlermiş. Genç kız, yolların cefasını çekenlerden bu küçük hatırlanmalar yüzünden çok memnun. "Ne milletsiniz. Ne iyi insanlarsınız" diyor da diyor.

Bizi de aynı şekilde uğurladı "İyi insanlar güle güle" diye.

VARŞOVA HASAN: O OLAY GERÇEK…

MAVİ için röportaj yaptığımız Varşova Hasan’a “Hızlı Yaşayanlar” filmini hatırlattığımda “Evet o filmde konu edilen olay gerçek” yanıtını almış ve söylediklerini bu bölüme saklamıştım. 
Varşova Hasan şöyle konuşmuştu:
O yıllarda Adapazarı-Pamukova’da bir benzinci vardı, “Albayın benzin istasyonu” derlerdi. Albayın kızlarından birine kamyon şoförlüğü yapan iki arkadaş delicesine aşık olmuştu. Bu rekabetten mağlup çıkan Beykozlu genç intihar etti. Çok güzel ve yakışıklı bir kardeşimizdi… Yanılmıyorsam ismi Azmi idi. İzmir yolunda arabayı bilerek vurdu ve canına kıydı. O film bu olaydan esinlenerek çekildi. O senaryo bizim hikâyemizden türetildi…


 

 

Yazar Hakkında

Mehmet Şimşek

Mehmet Şimşek