Mavi » Yazarlar » Semih Korkmaz »  Madımak

Madımak

Madımak

Yozgat’ta çalışırken bir grup arkadaşımla beraber Sivas’a gitmiştik gezmeye. Şehre varınca hep merak ettiğim soruyu sordum; “Madımak Oteli nerede?” yerini gösterdiklerinde inanamamıştım. 35 insanımızın katledildiği, yakılan o otel şehrin göbeğindeydi ve üçyüz metrelik bir alanda Emniyet, Valilik ve Garnizonun ortasındaydı. O gün oradaki kalabalığa müdahale edilememişti.

Sivas’ta meydana gelen olayların 25. Yılı bu yıl. Hala çözülemeyen, hala karanlıkta olan şeyler var. 2012 yılında 28 Şubat sürecinin araştırılması için kurulan komisyonda, o dönemin Sivas valisi ile tekrar görüşülmüş ve komisyon başkanı Kayseri milletvekili Yaşar Karayel sonuç kısmında; “Genellikle darbeler ve darbe dönemlerinin hazırlayıcısı büyük olaylar vardır, çoğu zaman da tarihte bunlar bazen aydınlanabilir, bazen de karanlıkta kalabilir. Sivas olayları bu bağlamdadır.” demiştir.

Peki olaylar nasıl bu kadar korkunç bir boyuta ulaştı? Bu kadar kalabalık bir kitleye nasıl müdahale edilmedi? Aslında her şey olaylardan iki gün önce başlayan Pir Sultan Abdal Şenliklerinin Sivas’ta yapılacağı ve konuk olarak Aziz Nesin’in katılacağının duyulması ile başladı. Kentte imzasız bildiriler dağıtılıyor, Sivaslılar daha önce görmedikleri insanların dolaştıklarını söylüyor ortalıkta. 2 Temmuz günü Cuma namazından çıkan küçük bir grup “Vali istifa”, “Dinsiz Vali istemiyoruz”, “Sivas Aziz’e mezar olacak” sloganları ile hükümet binası önüne yürüyorlar.  Dönemin Sivas Belediye Başkanı –şimdi ki Saadet Partisi Genel Başkanı- Temel Karamollaoğlu, valiliğin isteği üzerine kalabalığa hitap ederek dağılmaları yönünde bir konuşma yapıyor ( sonraları bu konuşma sonunda söylediği iddia edilen “gazanız mübarek olsun” sözü çok tartışılacaktır) eylemciler sakinleşerek dağılmaya başladığı sırada Madımak otelinin önündeki küçük bir grubun attığı sloganlar duyulunca bu sefer o tarafa doğru yöneliyorlar. Saat 19.00 dan itibaren otel taşlanmaya ve çevredeki arabalar parçalanmaya başlıyor. İnsanlıktan çıkmış sürü psikolojisi ile davranan topluluktan bazı kişiler sünger ve paçavraları yakıp atmaları ve bazılarının da otelin perdelerini tutuşturmaları sonucu çıkan yangın kısa sürede üst katlara sıçrıyor. Devlet 5 saati aşkın süredir müdahale etmediği olayları izliyor sadece. Saat 20.08 de Tugay komutanı Ahmet Yücetürk erlerle beraber bölgeye geliyor, ancak “Asker Bosna’ya” sloganları ile komutanın arabası sarılıyor ve kendisi olay yerinden ayrılıyor. Yangını söndürmek için gelen itfaiye arabalarının önüne yatıyor insanlar? Ve hortumlarını keserek yangını söndürmesini engelliyorlar. Olayların başlangıcından itibaren otelin içindekiler korkuyla bekliyor, barikat kurmaya çalışıyorlar ama kimsenin aklına otelin yakılabileceği gelmiyor. Leiden Üniversitesi Kültürel Antropoloji bölümü öğrencisi Hollandalı Carina Thuijs saldırı esnasında tedirgin oluyor, sorduğunda “Türkiye’de olur böyle şeyler, aldırma, biter.” diyorlar. Bitmiyor. Kalabalık tam 6 saat kalıyor otelin önünde ve yardım gelmiyor. Otelin yanmasını bir müddet izleyen ve kamera kayıtlarında duyulan sevinç çığlıkları atan kalabalık daha sonra valiliğin önüne geliyor ve binayı taşlıyor, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganları atarak… O esnada Mustafa Kemal’in “Cumhuriyeti Biz Burada Kurduk” dediği kongre binasının önündeki büstü tahrip ediliyor. Olayların bir numaralı sanığı olarak aranan Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak, 17 yıl firari olarak yaşayıp İnterpol tarafından kırmızı bültenle arandıktan sonra Sivasta oğlunun evinde kalp krizi sonucu ölüyor. Bazı malum basın kuruluşları –özellikle FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesi – Cafer Erçakmak’ın “mazlum” ve “mağdur” olduğu ile ilgili yazılar yayınlıyorlar.  Her şey olup bittikten sonra yargılananlar hakkında 33 idam cezası veriliyor Devlet Güvenlik Mahkemesince. – Türkiye tarihinde tek bir davada bu kadar çok idam cezasının verildiği ilk davadır – Belediye Başkanı, Emniyet Müdürü, Tugay komutanı ve Vali Ahmet Karabilgin’in – kendisi dönemin Başbakan yardımcısı Erdal İnönü’nün eski danışmanıdır - ihmalde bulundukları anlaşılıyor. Daha sonraki yıllarda anıt müze olması beklenen otelin alt katı Kebapçı oluyor, 2010 yılında kapanıyor ve otel kamulaştırılıyor. Şu anda Sivas İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi.

Olaylardan sonra 03.07.1993 tarihinde meclis araştırması isteniyor şu sözlerle; “Düşünce, anlatım ve inanç özgürlükleri demokrasilerin temel noktasıdır. Parlamenter sistemlerin varlık nedenleridir. Ne yazık ki toplumda derin yaralar açan, dünün etnik kökenli katliamlarını anımsatan Sivas olayını, bazı yetkililer ve siyasetçiler hafife almışlar, yanlış teşhisler koymuşlar; izinli meşru bir toplantıda özgürce ortaya konan bazı düşünceleri katliama neden olarak ortaya koymuşlardır. Bu, demokrasimizi yaralayacak, toplumda inanç ve etnik köken farklılıklarına dayalı bölünmelere neden olacak çok sorumsuz bir davranıştır.” Meclis araştırması isteminde dönemin ağır topları Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller, Aydın Güven Gürkan ve Şevket Kazan gibi farklı siyasi partilerin temsilcilerinin imzaları bulunuyor. Komisyon araştırmanın sonuç kısmında “Olayların öncesinde, başlangıcında, gelişiminde ve müessif bir şekilde sonuçlanmasında ildeki yöneticilerin basiretsizliği, kararsızlığı ve aczinin bulunduğu” yazıyor. Rapor sonuna şerh koyan ünlü bir isim ise, dönemin Refah Partisi Sivas milletvekili, sonranın AKP kurucusu, şimdinin ise CHP milletvekili Abdüllatif Şener. Olaylar sonrasında aslında 1960 dan beri yürürlükte olan “Valinin isteği üzerine askeri birlikler toplumsal olaylara müdahele edebilir” protokolü değiştiriliyor ve EMASYA (Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma) geliyor. Yeni protokole göre, TSK ya gerektiği zaman valilik talep etmese de toplumsal olaylara el koyma yetkisi getiriliyor. 2010 yılında darbecilere kolaylık sağlayabileceği düşüncesi ile kaldırılıyor. Daha sonra ise yetki Bakanlar kuruluna devredilerek 14 Temmuz 2016 tarihli Resmi gazetede yayınlanarak tekrar yürürlüğe giriyor.

Olayların planlı olduğu, provakatif eylemlerin bulunduğu, 28 Şubat sürecinin başlaması için zemin hazırladığını iddia edenler var. Tıpkı 1930 yılında Fethi Bey’in Serbest Cumhuriyet Fırkası kapandıktan sonra Kubilay’ın kafasının kesilmesini “zarar görmüş hükümet prestijinin teyit edilmesi için bir fırsat” diyen dönemin ABD elçisi Joseph C Grew olayı gibi dış güçler diyen de. Ancak hala sorular var katliamla ilgili. Kaldırım çalışması olmadığı halde neden postane önüne o sabah kaldırım taşları yığıldı? gibi. Bir gün önce binlerce alevi vatandaşımız semah ve şenliklerde iken tahrike kapılmayanlar neden bir gün sonra böyle bir eylemde  bulundular? gibi. Olaylar ilk başladığında insanlar neden kültür nerkezinden otele götürüldüler? gibi. Tabii ki bunların hiç biri bir aklama bir sonuç bulma değil. 33 aydın ve iki otel görevlisi o otelde yakıldılar. – ki sonradan yanmadılar, boğuldular gibi söylemler yapılmıştır – ölüm şekilleri önemli değildir. Yapılmak istenen budur. Nasıl bir insan bir başka insanı yakmak ister? Nasıl bir kinle ve nasıl bir vahşi düşünceyle?... Daha sonra konuştuğum Sivaslı arkadaşlardan şunu işitmiştim. Başka bir şehre gittiğimizde Sivaslı olduğumu söylediğimizde şunu soruyorlar bize; “Yakanlardan mısın? Yananlardan mı?”…

Dönemin siyasilerinin akıllara zarar açıklamalarına yer vermezsek olay anlaşılmaz.

Başbakan Tansu Çiller; ( ki kendisi 5 Nisan kararları ile doları iki katına çıkartan Ekonomisttir) “Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir zarar gelmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan yoktur. Dolayısı ile olay, bir otelin yakılması ve içinde olan vatandaşlarımızın ölmesi ile ortaya çıkmıştır. Tahrike kapılacak bir olay yoktur.”

Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü; “ Güvenlik güçlerimiz, vatandaşlarımızın zarar görmemesine dikkat ederek, olayları kontrol etmeye çalışmışlardır.”

İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu; “Yangın, topluluk psikoloji ile ortaya çıkmıştır. Gerekirse Aziz Nesin hakkında da soruşturma açılabilir.”

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ; “Fikir özgürlüğünün halkımızın mukaddes değerleri için kullanılmasına hiçbir şekilde kayıtsız kalamayız”- ki sonraları, abartmayın bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi şeklinde bir lafı daha vardır-

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.”

Yazar Hakkında

Semih Korkmaz

Semih Korkmaz