Mavi » Yazarlar » Özkan Gözütok »  Bırakın Dünyayı Gezme Hayallerini, Siz Düzceyi Gezdiniz Mi?

Bırakın Dünyayı Gezme Hayallerini, Siz Düzceyi Gezdiniz Mi?

Bırakın Dünyayı Gezme Hayallerini, Siz Düzceyi Gezdiniz Mi?

Düzceli olupta Düzce’yi gezmeyen, bilmeyen o kadar insan var ki. Ne yazık ki bunların en başında da ben gelirim galiba. Yaşadığımız şehri gezip dolaşmadan yurt dışı ya da büyük şehir turu hayalleriyle yanıp tutuşuyoruz. Peki yaşadığınız şehri yeterince tanıyor musunuz?

Ben Düzce’yi, İstanbul ve Ankara arasında sıkışmış, küçük Türkiye örneğinin sergilendiği bir şehir olarak tanımlıyorum. Batı Karadeniz Bölgesinde farklı kültürlerin yaşadığı, farklı hayat tercihlerinin bir arada mozaik oluşturduğu dopdolu bir kent.

Şehirlerin en büyük gelir kapılarından biri tartışmasız turizmdir. Çünkü turizmle beraber gelen ziyaretçilerin geçirdikleri vakit boyunca harcadıkları her kuruş o şehre doğrudan aktarılan bir kazançtır.

İnsanlar dinlenmek, yeni yerler görmek, yeni lezzetler tatmak, yeni insanlar tanımak ve kendilerini yenilemek için seyahat ederler. Hayatımızın her alanına giren internetin belki de en çok etkilediği alan turizm oldu. İnsanlar gittikleri yerlerde edindikleri deneyimleri, çektikleri fotoğrafları, yedikleri yemekleri sosyal medya hesaplarında paylaşarak diğer insanlarında ilgisini çeker oldu.

Günümüzde tatil, seyahat denince akla ilk olarak yurtdışı gezileri ya da yaşadığı şehir haricinde yapılan geziler geliyor.

Ama ne yazık ki insanlar yaşadıkları şehri yeterince tanımıyorlar. Bugün İstanbul’da yaşayanlar ne kadar İstanbul’u bilmekte.

Ya da diğer şehirlerimizde yaşayanlar kendi şehirlerinin farkında mı?

Bir şehirde yaşayanlar ilk önce kendi yaşadıkları kenti yeterince tanımalılar ki başkalarına da tanıtabilsinler.

Düzceli olupta Düzce’yi gezmeyen, bilmeyen o kadar insan var ki. Ne yazık ki bunların en başında da ben gelirim galiba. Yaşadığımız şehri gezip dolaşmadan yurt dışı hayalleri ya da büyük şehir turu hayalleriyle yanıp tutuşuyoruz.

Öncelikle yaşadığımız kentin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Bugün sokağa çıkıp Düzce’nin neyi meşhur diye sorduğunuz da farklı farklı cevaplar alırsınız. Şelaleleri, fındığı, tütün kolonyası diyenler de olacaktır, Batı Karadeniz’in Efes’i olarak adlandırılan Konuralp yada mavi bayraklı plajlarıyla bilinen Akçakoca diyenlerde.

Bazı şehirler konumlarıyla ya da sahip oldukları tarihi –kültürel değerleriyle eskiden beri birer turizm şehri olarak bilinmekte. Fakat bir kent sahip olduğu şelalesiyle, yeşiliyle, dağı ve taşıyla kendiliğinden turizm şehri olmaz. Şehrin tanılır olması için o şehri yöneten vali, belediye başkanı, sivil toplum örgütleri ve halkın aynı fikir etrafında birleşip sahip çıkmaları gerekir. Bu çaba ancak çok uzun süre istikrarlı şekilde sürdürülürse bir kent turizm şehir olur.

Türkiye’de son yıllarda kurulan Kalkınma Ajansları bu konuda çalışmaya başladı. Kalkınma ajansları daha çok yörelerin tanıtımı konusunda duyarlılar ama bence tanıtımdan önce yörede yaşayan insanların ve esnafın yaşadıkları yere sahip çıkmalarını sağlamak gerekir.

Philip Kotler “Rekabet sadece ürünler ve firmalar arasında gerçekleşmez. Ülkeler ve şehirler de birbirleriyle rekabet eder.” der. Küreselleşmeyle birlikte her şehir, her belde giderek birbirine benzedikçe “yerelleşme” çok daha önem kazanıyor. “Marka kent” ya da “marka belde” olmak için yörede yaşayanların kendi özgün değerlerine sahip çıkmaları gerekiyor.

Şehir turizmi konusu bir kaç sayfa yazıyla anlatılabilecek konu değildir. Dikkat etmemiz gereken başlıca konulardan sadece bir tanesi şehrimizde turizmi geliştirmek için “deniz-kum-güneş” turizminin ötesine geçmemiz gerekiyor. Kongre, sağlık, kültür, din, lezzet (gastronomi) turizmi gibi alternatif turizm türlerini geliştirmemiz gerekiyor. Alternatif turizm alanlarını geliştirmek demek şehrimizi, köylerimizi, yörelerimizi, küçük işletmelerimizi desteklemek anlamına geliyor.

Sahi siz yaşadığınız şehri yeterince tanıyor musunuz?

Yazar Hakkında

Özkan Gözütok

Özkan Gözütok

bilgi@ozkann.com

Marka yönetimi, sosyal medya, e-ticaret konuları hakkında gerek kendi birikimlerim gerekse de öğrendiklerimi sizlerle paylaşıyorum...