Mavi » Yazarlar » Özcan Yetgin »  Yalnız adam

Yalnız adam

Yalnız adam

Geçen İstanbul'a giderken yalnız adam baskılı tişörtümü giyip öyle gittim.

Amacım biraz psikoloji ölçmek biraz da sosyal deneydi.

Tüm gün boyunca İstanbul'un birçok semtini gezdim, kimse de durdurup '' Ben senin yanındayım.'' demedi.

Vah ülkem, ne hale düşmüş. Herkes o kadar kendi derdine düşmüş ki insanlar birbirinin yüzüne bile bakmıyor.

Sadece sosyal medya üzerinde mizahsever bir toplum haline gelmişiz. Hangi ara bu hale geldik bilmiyorum.

Televizyon bizleri öyle bir hale getirdi ki bizleri yönlendirir oldu ve hatta biz onlara göre yaşamaya başladık.

Mübarek Ramazan ayı geldi, gündem belli! Hocam genç kayınvalidemizin elini öpmek şehvet uyandırır mı? Hocam 4 kez evlendim, ölünce cennette hangisi ile birlikte olacağım. Hocam, asansörde birisi ile başbaşa kalınca imam nikahı yapmak şart mı?

Ne diyordu Shakespeare; Cehennem boş, tüm şeytanlar burada. Çünkü mübarek Ramazan ayında tüm şeytanlar bağlanıyor, peki ya insan şeytanı? İnanın ki din üzerine yapılan siyasetten daha kötü bir şey yok. Çünkü insanlar okumak yerine okuyan birinden nasihat dinlemeyi daha çok seviyorlar. Bu üşengeçlik mi yoksa inanç mı? Her ramazan ayında ülkemde buna benzer manzaralar çoğalıyor. Çünkü Ramazan ayında din daha popüler oluyor. En güzel para kaynağı olup karşımıza çıkıyor.

Tabii ki bu defa hocaya sorulan sorular bile tamamen gündemin içinden. Hocam, birine yardım ederken döviz ya da altın üzerinden yardım edersek, bunların fiyatı yükseldikçe sevabımız da yükselir mi? Hoca da diyor ki; bana böyle sorularla gelin. Ramazan ayı boyunca aç’ın halinden anlamak için tutulan orucu iftar saatinde yüksek meblağlarla oruç açarak daha iyi anlıyoruz. Mesela ben özgür ve tamamen sadece dine bağlı olan bir hoca olsam; oruç açarken fetva istemeyen insanlara, fitre verecekken niye fetva istiyorsunuz? Gönlünüzden ne kopuyorsa verin işte derim! Laiklikte din ve devlet işleri ayrılır diye biliyorum, devlet dine haddinden fazla karışıp, gündemi din istismarı yaparak istediği gibi değiştirebiliyor.

Malum Ramazan ayı ve akabinde yapılacak rejim değişikliği. Madem rejim değişikliği yapılacak öncelikle seçim manifestosu değiştirilmeli. Örnek olarak seçilecek Cumhurbaşkanı haricinde illere göre seçilecek tüm parti adaylarının ayrı bir listede olup istenilen adaya oy verilebilmeli. Cumhurbaşkanı adayının yanında yine Cumhurbaşkanının belirlediği adaylara oy vermek zorunda kalıp, il bazında çalışmayan milletvekillerini seçmek zorunda kalıyoruz. Şayet, Cumhurbaşkanının seçtiği milletvekilleri seçilirse istenilen yasa oy çokluğu ile kabul edilecek ve sözde çoğunluk ile seçme özgürlüğü kısıtlanmış olacak.

Diyelim ki istediğimiz vekilleri seçebildik, bunun sonrasında ülke adına yapılabilecek her kötü karara sesini çıkartabilecek vekillerimiz olacak. İyi ya da kötü yapılacak bir iş defalarca tartışılıp en uygunu seçilecek. Şu an ki seçime göre belirlenmiş bir sistemin içinde kalıp, belirlenmiş adaylara oy verip sadece zamanı ileriye almış olacağız. Adı üstünde seçim tamamen özgür olunabilecek bir seçme modelidir. Adayları belirlenmiş bir olguya tercihte bulunmak seçim değil, direk geçim oluyor. 24 Haziran seçimlerinde ülkemiz için en güzeli hangisi olacaksa ona göre düşünüp karar vermeliyiz demek istiyorum, lakin dediğim gibi benim istediğim ve tahminimce çoğu kişinin istemediği bir seçim olacak. İnce düşünüp, iyi karar verip yolumuza devam etmeliyiz. Belki o zaman tamam oluruz? Ne dersiniz hocam? 

Yazar Hakkında

Özcan Yetgin

Özcan Yetgin