Mavi » Yazarlar » Jan Berslen Devrim »  Bir yazarın doğal kaynağı

Bir yazarın doğal kaynağı

Bir yazarın doğal kaynağı

Bir Yazarın Doğal Kaynağı

Dostlarım arasında bir sohbette Düzce’den ne zaman bahsetsem, konuya hemen içinde silah geçen, şiddetle ilgili bazı hatıralar dahil oluyor. Benim hatıralarım değil, bu tür hatıralarım olmadığından öte, hemen herkesin, Düzce ile ilgili bir gazete sayfasında okuduğu bu tür bir haber var. Yakın zamanda da benzer bir iki konu ile gündeme gelmedi mi Düzce?

Oysa Düzce fanusunda yaşarken, biz, tüm Türkiye’nin yeşil dağlarımız, akarsularımız ve fındıklıklarımızdan bahsettiğini, nasıl kozmopolit bir şehir olmayı başardığımızı sorguladığını düşünürdük. Tüccarlar ve sanayiciler “Küçük İstanbul” diye bahsediyordu şehrimizden.

Zaman içinde biraz gezme fırsatı bulduğumda benzer öykünmelerin başka şehirlerde de olduğunu gördüm. Falanca şehrin buz gibi akarsuyu, bir diğerinin ömre ömür katan temiz havası vardı.

Oysa kimse işini gücünü bırakıp bizim temiz havamız, yeşilliğimiz, bir zamanlar tütün yetiştirilen tarlalarımızdan bahsetmiyorlardı. Hatta il olana kadar nerede olduğumuzu da bilmiyorlardı aslında.

Şimdi de haritada tam tarif eden bulunmaz. İtiraf etmeli ki ben de bir çok şehri haritada bir kerede bulamam sanırım.

Aslında küçük şehirler, kasabalar öyle bitmek bilmeyen hikayeler ile de dolu değil aslında. Aşk hikayeleri ya evlilik ya da çok sürmeyen bir depresyon ile bitiyor. Eğer çok isterseniz, tüm mutsuzlukları geri doğru sardığınızda bir kırık kalp vardır, kabul etmek lazım. Ancak hepimizin hikayesinden çok da farklı bir şey değil. Hepimizin birkaç yitik aşkı var, kurduğumuz mutluluk hayallerinin gerçekleşmediğine yaş ilerledikçe alışıyoruz sanıyorum.

Düzce’de öyle bir şey benim için, gençliğimde terk etmekten korktuğum bir şehirdi, çok özel bir yer olduğuna öylesine ikna olmuştum ki, başka yerde nefes alamam zannediyordum.

Bir zamanlar şiddeti sıradanlaştırmış bu şehirde, genç ve romantik bir yazar ne bulabilirdi ki yazacak?

Bir deftere okunması imkansız el yazım ile yazdığım ilk öykümü, ki o zamanlar inanıyordum ki bu öykü insanlığı kurtaracak bir başyapıttı, Damla Gazetesi yazı işlerine götürüp, değerinin anlaşılması için Atilla Ağabey’e teslim ettiğimde, içimde müthiş bir heyecan vardı. Düzce’de sıra dışı bir şey olacaktı işte: Harika bir öykü yazılmıştı ve kahramanları Düzce’de yaşıyordu, doğal olarak.

Bugün konusunu da hatırlamadığım o öykümü okumayan ama onun yerine bana yazma, yazmayı anlama ve daha çok yazma fırsatı veren Atilla Ağabey bir genç romantik yazar adayına, yazmanın ve okumanın en önemli öğelerini öğretiyordu aslında: Hayatta her şey ama her şey çok değerli. Bir küçük bakış değerli, sakin bir an değerli, bu küçük şehrin sokaklarındaki o hikayeler değerli. Değerli, çünkü biz onları haber yapıyor, filanca köyün yolundaki çukurları anlatıyor, devlet hastanesinde hatalı tedavi görmüş adamın dramını aktarıyorduk.

O insanların hayatları, bütün insanların hayatlarıydı. Onların hikayelerinde, büyük, devasa bir mucize gizliydi ve bu onların kim olduğu ile ilgili değil, bizim o mucizeyi görmemiz, anlamamız ve yazmamız ile ilgiliydi.

Ben hep basit, sakin, kısa öykülerde, herkes gibi insanların öykülerini yazdım. O öykülerde aşkı, kırgınlığı, hasreti, mutluluğu, ümidi buldum.

Hayat, aşk, kırgınlık, hasret, mutluluk ve ümittir.

İyi bir okuyucu, aman olun diye söylemiyorum ama, öykülerimi okusa, her birinde, Düzce’nin tozlu yollarının, yeşil dağlarının, baharın tatlı coşkusunun, çeşit çeşit dilinin, renginin saklı olduğunu görecektir.

Ben Düzce’li bir bir romantik genç yazar adayıydım, bir kapıdan girdim. O gün bugün anlatıyorum, o şehrin insanlarının uzayan hayatlarını, bitiremiyorum. O kapıdan çıkamıyorum.

Düzce benim doğal kaynağım, oradan aldıklarımla besleniyorum.

Teşekkürler Atilla Ağabey.

Mavi dergisi için de teşekkürler.

MAVİ 6. SAYI HAZİRAN 2018

Yazar Hakkında

Jan Berslen Devrim

Jan Berslen Devrim