Mavi’nin krize karşı politikası

Geçen ay, kriz/mriz’in hemen ardından, ‘hasarı en az atlatmak’ için MAVİ’nin basıldığı matbaaya gittiğimi yazmıştım... “İşimizi Allah’a’’ bırakmadan önce, kul olarak ben de üzerime düşeni yapabilmeliydim. ‘Kur Depremi’ şiddetliydi; bunun için ‘hasar tespiti’ önemliydi.

Pelin ofsette Ahmet Akdoğan bilirkişi olarak ‘tespiti’ yapıyordu. Bu arada, belirtmem gerekiyor, Pelin ofsete giderken, telefonuma mail düştü... Yeni fiyat ayarlamalarına ilişkin... Tabii ki, açmadım. Bunu da Ahmet beye söyledim. Masada rakamlar uçuşuyordu... Maksat, Mavi’yi kurtarmak... Sürdürülebilirliğini sağlamak. Buradan Ahmet beye çok teşekkür etmek istiyorum; Ankara’ya gitmeme değdi... Kriz’in ‘Mriz’ tarafı, az hasarlı olarak işleme konuldu.

 Mavi’nin baskısına ‘makul’ oranda zam yapıldı. Ticarette bakıldığında, işin kolayı, ürüne aynı oranda, hatta daha da üstünde zam yaparsın, olur-biter. Ne var ki, kültür-sanatta, bu, işin en zor tarafıdır. Hep aynı sayıda kalan ve bir türlü artmayan belirli bir kesimin dışında, okuyan bir toplum olmadığımız için, eserleri neredeyse ‘rica’ usulü sunabiliyoruz. Bu nedenle, kitap-dergi gibi edebi eserlere zam yapmak mümkün değildir.

Tek çare, kültür-sanata önem veren, toplumun sorunlarına duyarlı olan ve bu amaca hizmet ettiğine inandığı kişilere destek veren firmalar/kurumlara yönelmektir. Ben de öyle yaptım. Koltuğumun altında MAVİ ile birlikte firmaları ziyaret ettim. MAVİ’yi tanıttım, inandıkları ölçüde destek olmalarını istedim. Sonuçta, içerik ve sayfa okunurluğuna müdahale etmeden ‘reklam kuşak’ formülünü devreye soktuk. 31'inci sayfada detayları açıkladım. Şimdilik yola bu şekilde devam ediyoruz. İşimizin ‘zor’ olduğunu biliyorum, lakin, bu yola çıkarken ‘kolay’ olacağını da düşünmemiştim zaten. Çünkü sizlerle birlikte yürüyeceğime inanıyorum.