Okumasanız da olur!
Mavi HaberleriGün geçmiyor ki gazete, televizyon, internet bültenlerinde boy boy hayvana şiddet, işkence haberleri yer bulmasın.
Gezi davasında karar açıklandı. Davanın tüm sanıkları beraat etti. Sevindirici bir haber, uzun zamandır rastlamadığımız. 2013 direnişinin hesabı nihayet 2020’de görüldü. Ölenler geri gelmeyecek, mahpuslarda çürüyenlere günleri iade edilmeyecek. Adalet adına, memleket adına, hak, hukuk adına sevindirici bir haber ama yine de aradığınız vicdana erişilemiyor. Unutmamak adına; Her şey “Biz ne ara bu kadar kötü olduk?” dememiz ile başladı bence. Genç bir kızı, bir baba oğulun kaçırıp tecavüz ettikten sonra vahşice öldürmesinin ardından da söyledik örneğin bunu. Cinayetten girdiği kodesten afla çıkıp ilk iş karısını ve çocuklarını katleden bir babanın arkasından da. Kadınlarımız öldürülüyor sokak aralarında, bıçaklanıyor, şişleniyor, kurşunlanıyor. Gün geçmiyor ki gazete, televizyon, internet bültenlerinde boy boy hayvana şiddet, işkence haberleri yer bulmasın.
PAZAR YERİNDE HÜKÜMETİ DEVİRMEYE KALKIYORLAR!
Pazarda, geriye kalanları toplayanları hükümete karşı kalkışmayla suçluyorlar, kanser olduğu için devletten yardım isteyeni şov yapmakla. “Açız, işsizim, çocuklarım aç, beni anlamıyor musunuz?” diyerek vilayet önünde kendini yakana, kalp krizi teşhisi koyuyorlar. Sonra ‘ucuz numara’ yapmakla itham ediyorlar.
TORBA ÖRGÜTÜN AKTÖRLERİ
Partisinin önünde değil, vilayetin, yani devletin kapısında hayatından vazgeçen insanı ‘numaracı’ diye yaftalayan siyasetçi gördük. Cürmü kadar bile yer yakamadı, endişe buyurmayın, kendini yaktı ve gitti aramızdan. Birbiri ardına geliyor intihar haberleri. Isyan ediyoruz, yoksulluğa, işsizliğe, yolsuzluğa, adaletsizliğe, bilgisizliğe, kirliliğe. Bizi de kendileri gibi sanıyorlar. “Darbecilerle iş birliği içindeler mi acaba?” diye birbirlerine soruyorlar. Gözümüzün önünde halkın vergileri, cumhuriyetin kıymetleri çalınıyor, “Peki, bu ne iş?” diyoruz, ‘Ismet Inönü’den, başlıyorlar iftiralara, hep aynı radyodan. Ezberledikleri bir torba örgüt var. Kafasını biraz kaldıranı onunla zikretmek, hapse atmak için yarışıyorlar. “Yok” diyoruz, “Bu kadarı insafa sığmaz, olmaz bunu kimse kaldırmaz” diye bağırıyoruz, karşımızda bir küfür ordusu.
SESSİZ FİLMLER FESTİVALİ
Çocuklara tecavüz ediliyor yurtlarda, analarının, babalarının sesi bile susturuluyor. Devletin yapamadığı yurtlarda yanan çocukların cenazeleri bile gösterilmiyor.
Ne olduğunu anlamadığımız savaşlardan, bayrağa sarılı gençler geliyor. Evler yıkılıyor, yuvalar dağılıyor, çocuklar ağlıyor. Işçilerin hayatında, sendikalarda, madenlerde, orduda, eğitimde onca adaletsizlik yaşanıyor, sessiz filmler festivalindeyiz adeta. Niçin duymazdan geliyorsunuz? Üstelik bu sessiz de değil, film de değil, festival de! Bunlar hayal değil hakikat, hikaye değil bunlar hayat!
YALANLARA İNANMAMIZI İSTİYORLAR
Televizyonları işgal etmiş tek yanlı güya aydınlar, tüm bunları yok saymamızı istiyor, gözümüzle gördüklerimizin yalan, düşüncelerimizin saçma olduğuna inandırmaya çalışıyor. Ve bunu aralıksız her gün yapıyorlar.
Bizi cehaletlerinin arkasından sürüklemeye çalışıyorlar. Başka bir dünyanın, adaletli, özgür, mutlu bir dünyanın olmadığını kabul ettirmeye uğraşıyorlar.
DERİNLERDE ÇÜRÜTÜLEN VİCDANLAR
Tarihi yeniden yazıyorlar. Ve bizden buna iman etmemizi istiyorlar. Çünkü onların vicdanları tertemiz, zira kullanmıyorlar, kullanmaya kıyamıyorlar. Gömmüşler bir derine, orada çürütüyorlar. Son zamanlarda moda ve hızlı yayılıyor. Işlenen bir ‘suç’ diyelim failini rahatsız ediyorsa, anında ‘yasak’ getiriliyor. Adına da sayın devlet, “Habere erişim yasağı” diyor. Durum işte böyle, aradığınız vicdana ulaşılamıyor, erişilemiyor.