İsyan etmiyorum! Kahrediyorum.
Mavi HaberleriYoksulluk, yoksunluk, umutsuzluk toplumun tüm hücrelerine sirayet etti ya; diyanet hemen bir hutbe kaleme aldı. Malum, hutbeler sorgusuz, tepkisiz, telkin olarak sunulur ya, vatandaş dinlesin ve ikna olsun!
Yoksulluk, yoksunluk, umutsuzluk toplumun tüm hücrelerine sirayet etti ya; diyanet hemen bir hutbe kaleme aldı. Malum, hutbeler sorgusuz, tepkisiz, telkin olarak sunulur ya, vatandaş dinlesin ve ikna olsun!
Bu dünyanın “imtihan dünyası” olduğu belirtilen hutbede, “Hayatın akışı içerisinde her birimizin yaşadığı zorluklar, çile ve kederler, maddi ve manevi sıkıntılar olması mukadderdir. Çünkü bu dünya, adı üstünde, ‘imtihan dünyası’dır. Bu yüzden, musibet karşısında isyan etmek, kırıp dökmek ya da kötü söz söylemek yerine öncelikle sabırlı ve metanetli olmaya gayret gösteririz. Acınızı isyana dönüştürmeyin”
Tabii ki, isyan etmiyorum: Her şey o kadar güzel ki… Mesela siz diyanetten başlayalım. Tüm bakanlıkların yarısından fazla bütçeye sahipsiniz. Üstelik harcamaların yüzde 97’si personel maaşlarına gidiyor. 6 ay içinde sizden olan vakıflara 13 Milyon lira aktardınız. Memleket kriz içindeymiş, vatandaşlar yoksulluk çekiyormuş, ne gam; Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek, Kırgızistan, Kosova ve Rusya’da toplam altı cami için yarım milyar liradan fazla para harcıyorsunuz. Sadece Rusya’da yapımına devam ettiğiniz Karaçay Çerkesya Külliyesi’nin yaklaşık maliyeti 26 milyon avro. Bu arada, Hz. Muhammed'den sonra gelen son Resul olduğunu iddia eden ‘sahte peygamber’ İskender Evrenesoğlu’nun cenazesine binlerce kişi katıldı. Kimin eseridir dersiniz?
İsyan etmiyorum, kahrediyorum!
20 yaşındaki gencecik bir kız, Ordu’da vahşice bir cinayete kurban gidiyor; bir güruh çıkmış ‘ ohh olsun… haketti’ diyor. Niye? Giyim-kuşamından, balerin olmasından, gece vakti tek başına sokakta olmasından dolayı! Çünkü, ‘örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev de ya satılıktır, ya kiralık’ zihniyetini, dindar toplum adına yaygınlaştırdığınız için. Tıpkı, tarikat yurtlarında minicik bedenler taciz edildiğinde, tecavüze uğradığında ‘bir kereden bir şey çıkmaz’ dediğiniz için. Tarikat yuvalarında çıkan yangında kül olduklarında ‘olabilir böyle ihmaller’ dediğiniz için.
İsyan etmiyorum, kahrediyorum!
Bir müdürümüz çıkmış, giyimi-kuşamı konusunda hakaret ettiği kız öğrencilerinin pantolon boyunu hesaplarken, ailelere ‘kızlarınızı iyi yetiştirin’ diye ahlak sorgulaması yapıyor. İyi yetişmiş (!), çocuklarımızı bilim, irfan için gönderdiğimiz üniversitenin rektörü ‘ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum’ dedi. Bir başka rektör ‘ akademisyenler için kep değil, sarık daha uygundur’ dedi. Bir diğeri, trenlere mescit yapılmasını istedi, Devlet Demiryolları inceledi, virajlarda kıble denk getirilemeyeceği için yapılamadı.
Hakikaten isyan etmiyorum, kahrediyorum!
Sağlık bakanının bilimsel gelişmeler ve teknolojiyi bir kenara bırakarak, sağlık çözümleri için menzil tarikatının liderine yalvararak ‘istihareye yatmasını’ istediği bir memleketten daha ne beklenebilir ki?
İnanın bana isyan etmiyorum, kahrediyorum!
Miraz bebek yedi aylık, annesiyle birlikte Gebze Cezaevi'nde kalıyor. Annesi Gülistan Diken Akbaba 'örgüt üyeliği' suçundan hapiste. Miraz Bebeğin altına bez bağlanıyor. Cezaevi kuralları çok sıkı: Bağlanacak bezi doktor reçetesi olmadan vermiyor. Miraz Bebeğin meyveli yoğurduna ve sütüne cezaevi yönetimi el koyuyor. Haftasonunu babasının yanında geçirmek üzere dışarıya çıkıyor. Babası yeniden annesinin yanına getirdiğinde, cezaevi yönetimi "Bugün tatil, bugün alamayız" diyerek, Miraz bebeği annesinin yanına almıyor. Annesinin yanına gidemediği için Miraz bebek çığlık çığlığa ağlıyor.
Hayır, hayır isyan etmiyorum, kahrediyorum!
Ve son söz:
Sizin dilinizden konuşayım: “Allah sizi ıslah etsin!”