Beni ‘yüzde’lerle böldün!
Mavi HaberleriLise 2’ye gittiğim dönemler. Kızılay’ın bir projesi vardı. Türkiye’nin dört bir yanından, liseli öğrencilerin katıldığı bir kamp oluşturulmuştu.
Düzce lisesinden, içinde benim de olduğum bir grup öğrenci bu kampa katıldık. Yüzlerce öğrenci bu kampta buluştu. 5’er kişilik çadırlarda kalıyorduk. Amaç, çeşitli aktivitelerle kültür alışverişinde bulunmak, genç öğrenci dayanışmasını sağlamaktı.
Kampın üçüncü günü, Kızılay koçumuz bir ödev verdi: Her çadırın önüne, o çadırı simgeleyen ‘söz’ yazılacaktı. Tek kriter vardı; o da, yazılacak ‘sözün’ kampın içeriğine uygun olmasıydı. Daha önce bu köşeden yazmıştım; lisede duvar gazetesi çıkardığımdan, edebiyata düşkünlüğümden arkadaşlar ‘söz’ iş’ini bana verdiler.
Yüzlerce öğrencinin bir arada bulunmuş olmasından dolayı, öncelikle birbirimize ‘güven’ duymamız gerektiğini düşünerek; bir yerlerden okuduğum ve çok severek not ettiğim bir söz aklıma geldi. ‘İtimat edilmek sevilmekten daha büyük iltifattır’. İskoç’lu yazar/şair George MacDonald’ın sözü. Çadırımızın önüne oluşturduğumuz kum tepesine midye kabukları ve süslü taşlarla yazdığımız bu söz’le Düzce lisesi olarak kamp birincisi olduk.
Kötülüğün, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, çıkar hesaplaşmalarının, ahlaksızlığın bütün sosyal kesimlerde bu denli yaygınlaştığı, toplumun en ince kılcal damarlarına kadar sızdığı böylesi bir dönem içinde bu ‘sözün’ önemini şimdi daha iyi kavrıyorum.
‘Cibilliyetsiz, hain, soysuz, haysiyetsiz’ dediğinde beni ‘sevmediğini’ zaten anladım… Daha da ötesine giderek, kapı komşumla beni ‘kutuplaştırdın’, ‘ötekileştirdin’. Bir adım daha attın, ‘ yüzde 50’yi evde zor tutuyorum’ dedin. Bizdendi, sizdendi derken bu toplumu ‘yüzde’lere ayırdın.
Cennet benim ‘anamın’ ayağı altındadır. Kuşkusuz senin de öyledir. Ki, bunun için ‘analar ağlamasın’ dedin. ‘Ananı da al git!’… İlk bu söz içimi yardı, geçti. Şimdi toprağın altında olan anam aklıma geldi, vicdanım sızladı, gözümden akan iki damla yaşa mani olamadım. Sonra, yine senden biri; bir arada yaşamaktan gayri bir derdi olmayan bizler için ‘ Onların anasını belleyeceğiz’ dedi. Yüreğim dağlandı, içim daraldı. Şimdi bak, Türkiye ağlayan analar ülkesi oldu. Analar ağlıyor. Yitirdiği, başına ne geldiğini bilmediği, ölüsünü bile göremediği çocukları için, eşi için ağlıyor. Yasını tutamadığı sevdikleri için ağlıyor. Tabutu bayrağa sarılı çocuğunun yaşanmayacak olan yılları için ağlıyor. Şimdi bir o yanda bir bu yanda, anaların ‘yüzdesi’ tutuluyor.
‘ Belki kaybedeceğim ama savaşırken kaybedeceğim’ diye diye gencecik Neslican Tay savaştığı kansere yenik düşerek bu dünyadan göçtü gitti. Üsküdar Üniversitesi Rektörü ve üstelik psikiyatrist olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Neslican Tay'ın ölümü hakkında, "Neslican kızımız, dinlerin teselli gücünden faydalansaydı, hastalığı düşman gibi görmezdi" dedi. Tam o günlerde Sosyal Doku Derneği kurucu başkanı ve ilahiyatçı Nurettin Yıldız, sosyal medyada takipçisi bir kadından gelen “Ehliyet alsam araç kullansam günah mı olur?” sorusunu, “Peygamber Efendimiz, kadının 90 km.'den fazla bir yere yanında mahremi olmadan gitmesini yasaklamıştır” diyerek yanıtladı. Kuşkusuz o soruyu soran kişi bu cevapla ‘dinsel teselli’ bulmuştur. Toplum, kadınlarımızın bu durumunun ‘yüzde’leriyle uğraşırken, faizden elde edilen geliri "haram" sayan Diyanet İşleri Başkanlığının, 2018'de faizden 2.109.000 TL kazanç elde ettiği açıklandı.
Deprem oldu. Murat Şevki Eryılmaz bir öğretmendi. Öğrenci çocuklarının başından ayrılmaması gerektiğini bildiği için, bir başka okulda olan kendi çocuklarına çok sonra ulaştı. Çocuklarını yatıştırdıktan sonra, görevine dönerken kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Tam o esnada CB Yardımcısı Fuat Oktay, toplanma alanlarının AVM ve rezidans yapıldığı haberleri üzerine, “Toplanma alanı yapılaşmaya açılmayacak diye bir kural yok" diye açıklama yapıyordu.
Ve son söz
Senin partililerin; “Adalet” ve kalkınma partisine oy vermeyenleri Allah çarpar diyorlardı. Şimdi O kişiler, senden istifa ederken “adalet, ayaklar altına alındı’ diyorlar, “hukuk ayaklar altına alındı, insan hakları ayaklar altına alındı, özgürlükler ayaklar altına alındı, adalet ve kalkınma partisi adalet'ten uzaklaştı” diyorlar, “bir tek kişinin ağzından çıkan cümleyle hukuk olmaz” diyorlar. Ortada ne ‘sevgi’ kaldı ne de ‘itimat’. Şimdi sen, yeniden iktidarın için ‘yüzde’lerle muhasebesini yapıyorsun. Sen bu derdin içindeyken, vatandaşta ‘yüzdelerle’ gelen elektriğin, doğalgazın, çarşı-pazarın, haysiyetin, adaletin, hukukun, geleceğinin hesabını yapıyor.