Milletimizin ‘Ümmeti’
Mavi HaberleriDava’dır ya da ‘Ümmettir’… Her ikisinin de ‘aldananları’ dışında inananı yoktur.
Ak partililerle anlaştık. Artık ‘aynı çizgide’ buluşuyoruz. Ak partiye ilişkin yazdıklarıma önce ‘bir karşı duruş’ sergiliyorlar; aradan bir zaman geçince, partilerine karşı, benden çok daha sert ve hatta ‘acımasız’ sözler sarfediyorlar/yazıyorlar.
Mesela okuyun: "Tek adamlar bir yere kadar faydalı olsalar da, bir yerden sonra ya kendileri sapar, ya hedef olurlar ya da çevreleri kuşatılır ve iş başka vadilere sürüklenir. 'Her şeyi bilen' bir liderlik toplumu bir kişinin heva, heves ve zannının siyasi kobayına dönüştürür ve o gücü ele geçirmek ya da o güce ulaşmak için yaklaşmak isteyenler ve uzaklaştırılanlar hem kendi aralarında hem de birbirlerine karşı çatışmaya girerler”
Ben hiç bu denli ‘cesur’ bir yazıya cüret edemedim. Bu yazı Ak partili kalemşöre ait. Köşesinde yazmakla kalmıyor, konferanslara gidiyor, tv. ekranlarına çıkıyor.
Bir başka yazı: “AK Parti ile millet arasında gönül bağı diyebileceğimiz derecede kavi şekilde kurulan ilişki, 17 yıllık zaman zarfında hiçbir vakit ekonomi ile sınanmamıştı. Şimdi bu vaka ile karşı karşıyayız. Hayat pahalılığı ve işsizlik maddi bir çözülme olarak yaşanıyor. Bu büyük bir sosyal problem ortaya çıkarıyor.”
Biz bu satırları ‘Sözcü’ de ‘Birgün’de, ‘Evrensel’de, ‘Yeniçağ’ da okurduk da; ‘Akit’de, ‘Yeni Şafak’da, ‘Star’da okuyacağımız hiç aklımıza gelmezdi.
Çok uzun zamandır, Ak parti camiasında herkes yalanla, mantıksızlıkla yaşamaya alışkın bulunduğundan bu sözlerin edilmesi, doğrusu mümkün görülmüyordu. Demek ki, meselenin illa ki ‘züğürt’lüğe gelmesi gerekiyordu.
‘Dava’nın içine, akçeli işler ve dünya nimetleri girince; rant paylaşımlarının adil dağıtılmadığı anlaşılınca, ‘cennete’ ulaşan gönül köprüsünden belirli bir zümrenin vize alabildiği görülünce, ayaklar yere basmaya başladı.
Ak parti Milletvekilleri bile ‘Züğürt Ağa gibiyiz” deyiverdi. Milletvekilleri kendilerini; köyünde astığı astık, kestiği kestikken bir dizi aksilik sonucu köyünü satışa çıkartan, şehirde işportacılık yapmak zorunda kalan, son olarak da gücünü, kudretini simgeleyen körüklü çizmelerini de satıp terlik giyen Züğürt Ağa’ya benzettiler.
Tam bu gelişmeler yaşanırken birden ortaya ‘Ümmet’ çıktı. 'Milleti' hedefleyip kutuplaşma ve ötekileştirme siyasetiyle ortada millet kalmayınca, ‘Ümmet’ e sığınılarak ‘hayali bir cemaat’ oluşturmanın çabası ortaya çıktı. Hiç kavram kargaşası içine girmeye, tarihsel süreç tanımları arasında dolaşmaya gerek yok. Mesele; kendi camialarında vazgeçilmez olan ‘dinsellik’ ile ‘davayı’ iç içe geçirerek, tabanı korumaktır.
Birincisi; bu camia içinde ‘dinsellik’; “Tayyip Erdoğan Allahu Tealanın bütün vasıflarını üzerinde toplayan liderdir’… “İslami olarak cumhurbaşkanımıza itaat etmek farzı ayn'dır, cumhurbaşkanımıza karşı çıkmak haramdır”… “Tayyip Erdoğan bizim için ikinci peygamber gibidir”, sözleriyle ‘kutsallık’ yaratmaktır. Bu, inançla ‘dava’yı diri tutma çabasıdır.
İkincisi; ‘dava’ ise, cemaat içinde genel kabul görmüş, ‘akçeli işlerdir’. Dava için yola çıkan; Abdüllatif Şener, Abdullah Gül, Yaşar Yakış, İdris Naim Şahin, Ali Babacan (Ak Parti kurucularıdır) ‘dava’yı terk ettikleri için mi Ak parti dışındalar… Ak partiye her türlü hakareti yapan, Süleyman Asil ile Numan Özgür ‘dava’ adamı oldukları için mi Ak parti içindeler? Bunu anlayabilmek çok mu zor?
Ve son söz:
Dava’dır ya da ‘Ümmettir’… Her ikisinin de ‘aldananları’ dışında inananı yoktur.