Han hamamla din iman
Mavi HaberleriVe son söz:İnsanlıkta ve sevgide geride kalanlar, tarihte de geride kalmaya mahkûmdur.
Benim bugünkü derdim/niyetim, ‘bundan sonra neler olabilir’ beklentisini kaleme almaktı. Ne var ki, yine öyle bir laflar ettin ki, yine ‘dertlendim’. 23 Haziran ‘dersini’ almış olmanı düşünürken, yine ‘ders’ vermeye çalıştığını görünce afalladım. Ben, senin toplumsal uzlaşıyı, bir arada yaşamının yeni kodlarını hazırladığını düşünürken; sen inadına ‘aklımızla dalga’ geçmeyi sürdürüyorsun.
Aşağıdan gelen ‘dip dalgasının’ farkında değilsin sanırım; Öcalan kardeşlerinden birinin kırmızı bültenle arandığını bilmediğini söylüyorsun… Kırmızı bülten kararını alan kimdir acaba? Öcalanlar’ın tecrit edildiği sanılıyordu, meğerse İstanbul’a ‘vitrin süsü’ olmuşlar! Milliyetçilerin lideri, ‘yerli ve milli’ kavramlarını ‘mitil’ altına attı, gerçek milliyetçilerin ‘fitilini’ ateşledi.
Anlaşılan o ki; seçimlerle kendi konumlarını korumak adına yurttaşa demediğini bırakmayan gerçek kötüler, seçim sonrasında da ağırdan nefret şova devam etmeyi tercih ettiler.
Ancak, görüldü ki; halkın adalet duygusu yöneticilere göre daha yüksek. İktidarlar güç sarhoşluğuna kapılabiliyor ama halk böyle değil.
23 Haziran gösterdi ki, seçimde ‘kazanan partinin’ durumundan ziyade, ‘ kaybeden partinin’ analizi öne çıkıyor. İnsanlar hangi partiyi sevdiklerini değil, hangi partiye karşı olduklarını belirledi. Karın çok olduğu yerlerde tabelalar vardır: ‘Çok bağırmayın çığ düşebilir’ diye; İktidar o kadar bağırdı ki çığ, YSK kararının ardından düştü ve Ak parti bunun altında kaldı.
Hiç kimseyi sevemediler. Zaten para ve güçten başka bir şey de sevmiyorlar. Ahlak kelimesini en çok kullanıp, en çok kullanmayan oldular. Haliyle ahlakı kullanmayan, ama kendilerine inanan, gönül verenlerin iyi niyetlerini kullandılar. Nefret konusunda da eşitlikçi davrandılar çok şükür. Her şeyden ısrarla nefret ettiler. Gün geldi bilim ödülünden nefret edildi, gün geldi Soma’da yakınlarını kaybeden madencileri tekme tokat dövdüler, gün geldi oğlunu yitirmiş anaları miting alanlarında yuhalattılar. Gün geldi Çinli yerine Koreli dövdüler, herkese kızdılar. Öğrencileri, öğretmenleri, doktorları, avukatları, mühendisleri ve aklınıza kim geliyorsa ve gelmiyorsa üzdüler.
Halkımın arasında ‘din iman’ dediler, halkımın üstünde ‘han hamam’ yaşamı sürdüler.
Bize artık ‘anlatma’, ‘anlamaya’ çalış. Artık, hiç kimsenin ‘ahını’ ve ‘aklını’ alma!
Ve son söz:
İnsanlıkta ve sevgide geride kalanlar, tarihte de geride kalmaya mahkûmdur.
Atilla Gösterişli