Mazbatanın gözyaşları
Mavi HaberleriBu seçim bize gösterdi ki toplumun farklı kesimleriyle uzlaşma olmadan yönetime talip olmak artık daha imkansız.
‘Mazbatanın Gözyaşlarını’ önce Ak parti cephesinden değerlendirmek gerekiyor. Belki o zaman, bir Ak partili olarak seni ikna etmek daha kolay olabilir.
Eski AKP İstanbul İl Başkanı Dr. Selim Temurci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı CHP'li Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını almasının ardından açıklamalarda bulundu. Seçim sürecini değerlendiren Temurci, "Toplum nezdinde ahlaken, vicdanen seçimi kaybettik" dedi.
Ama öte yandan bir başka Ak partili genel başkan yardımcısı Ali İhsan Yavuz, seçimlere itiraz için gerekçelerini tam iki saat süren toplantı ile izah etmeye çalıştı. Rakamlar… Cetveller… Binlerce sayının içine daldı. Tabii ki kimse anlamadı. Çünkü, sonunda öyle bir laf etti ki; aslında tüm OY’unu açık etti. Dedi ki; “ Hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şey oldu. Ama fark edemedik.” Matematiksel olarak belki anlamayabilirsin; ama ahlaken, vicdanen bu sözü sorgulamak ister misin?
Bu sözler yüreğinize doğru geliyor mu?
Bu kez, Ak parti grup başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sözlerini bir okuyalım. Asgari ücretle geçinmenin nasıl mümkün (!) olduğunu izah etmeye çalışıyor. Verdiği örnek, çok bilindik olan ‘çay-simit’ hesabı. Okuyalım: "Bir çay bir simit 2 lira. Doğru mu? 5 kişilik bir aile sabah kahvaltısında kaç lira tüketmiş olur? 10 lira. Üç öğünde 30 lira yapar. Bir günde 5 kişilik ailenin gideri 30 lira" dedi. Ay boyunca bu hesapla 900 lira masraf yapıldığını belirten Akbaşoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "2.020 eksi 900 lira ne yapar? 1.120 lira cebinde kalıyor. Daha mı iyi daha mı kötü Allah aşkına?"
Bu sözler yüreğinize doğru geliyor mu?
Senin ‘aç’lıktan anlamayacağını biliyoruz da, bari alay etme.
Senin çay-simit hesabı yaptığın Kocaeli’nde, iş bulamadı İsmail, çocuğuna pantolon alamadı. Gururu kırıldı, onuru incindi. Tornacıydı, canına kıydı İsmail Devrim!
Senin çay-simit hesabı yaptığın Ankara’da, işsizdi. Borcu vardı, günlerce aç yaşadı, çaresiz kaldı. Meclisin önünde kendini yaktı Sıtkı! Ağır yanıklarla döndü ölümden.
Senin çay-simit yaptığın Ermenek dersen bir başka facia; su bastı maden ocağını, gitti 18 can daha, 18 ana kuzusu… “Oğlum yüzme bilmez” demişti Ermenekli Ayşe Ana.
Bunlar senin yüreğini hiç sızlatmadı mı?
Artık anlaman gerekiyor; mesele bir kampın kazanması ötekinin kaybetmesi değil. Ülkenin bir yarısı kazanıp diğer yarısı kaybettiğinde veyahut kaybettiği hissine kapıldığında kazanan o ülke olmuyor. Huzurun kaynağı ötekileri yenmek değil, öteki gördüğümüz toplum kesimleriyle hakta, adalette, demokraside, özgürlükte, eşitlikte uzlaşmaktır.
Bu duyguyu yüreğinde hissetmen çok mu zor?
Ve artık; bu seçim bize gösterdi ki toplumun farklı kesimleriyle uzlaşma olmadan yönetime talip olmak artık daha imkansız. ‘Biz ve onlar’ ayrımını ortadan kaldıran, toplumun farklı kesimlerinin değerlerine kıymet veren, üslubunu, yaklaşımını herkesi dikkate alarak geliştiren siyaset anlayışının toplumda bir karşılığı var.