Mavi » Mavi Haberleri » Faruk Özlü sahaya sakat çıkıyor

Faruk Özlü sahaya sakat çıkıyor

Faruk Özlü sahaya sakat çıkıyor

(Siyasi tahliller ‘elbette’ devam edecek… Madem ki, gerçekler ortaya dökülüyor!)

Hemen başlangıçta vurgu yapmak gerekiyor… Birincisi; bu yazı AK Partinin Türkiye ölçeğinde genel durumu değil, Düzce kapsamında özel durumudur. İkincisi; yazıya esas alınan konuların değerlendirmesi, henüz diğer partilerin adaylarının belli olmasından önce kaleme alınmasıdır. Seçim öncesi genel tahlil hakkım saklı olmak üzere yazılmış, AK partiye yönelik durum tespit yazısıdır.

Şu genel kanıyı ortaya koymakta yarar vardır; her kişi, kurum içinde bulunduğu diğer kişiler tarafından değerlendirilir. Bir babayı, en iyi aile fertleri gözlemleyebilir… İş’inden, kariyerinden öte, huyu/suyu, hobi/fobileri, en doğal davranışlarını aile bireyleri görür. Belediye başkanını da en iyi belediye çalışanları gözlemler… Talimatlar sırasındaki tavırlar, üslup,  iş’e bakış, pratik zeka, becerikliliği/beceriksizliği en iyi başkanın yanındakiler, çalışanları görür. Siyasetçiler için de bu mantık kurulabilir. Sosyolojik ve psikolojik tanımlama çerçevesindeki bu vakayı uzatmaya gerek yok; Emin Çölaşan tabiriyle ‘Biz Kırk Kişiyiz Birbirimizi Biliriz’ misali ‘parti içi seyri partililer bilir. Dolayısıyla az sonra vereceğim örnekleri ‘doğruluk payı yüksek ihtimalli’ olarak bakmanızda yarar vardır.  

AK partide geçmiş dönemlerde, siyasetçilerine yönelik parti içi görüş ayrılıkları pek dışarı yansıtılmazdı. ‘Kol Kırılır Yen İçinde Kalır’ görüşüyle teşkilat bunları ‘dışarı’ sızdırmazdı. Bunun nedenlerine girmeye gerek yok; ama en basit anlatımıyla bu durumu, partililerin ‘çıkar sağlama/beklentileri karşılama’ da ‘sıranın’ kendisine gelmesini beklemek olarak algılayabilirsiniz. Bunun için ‘şimdilik’ sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. Bu yüzden daha başlangıçta Yaşar Yakış’dan tutun da, Metin Kaşıkoğlu-Mehmet Keleş-İsmail Bayram zincirine kadar halkalar ‘sıkı’ tutulmaya çalışılmıştır. Lakin bu dönemlerde, AK Partili politikacılar, sona doğru gelirken  ‘sıra’ telaşı ortaya çıktığından yada ‘çıkar’ ilişkilerinin zayıflamasından ötürü, birbirlerine karşı, dolayısıyla parti içindeki ‘gerçek görüntüyü’ dışa vurmaya başladılar. Bunun en son ve çarpıcı örneklerini Milletvekilliği yapmış olan İbrahim Korkmaz ile Başkanlık yapmış olan Mehmet Keleş ve İl Başkanı olan Hikmet Keskin’de görüyoruz.

Belediye Başkan adayı Faruk Özlü’ye yönelik hem İbrahim Korkmaz’ın hem Mehmet Keleş’in hem de parti kaynaklı ‘iddialar’ çok önemlidir. ‘Önemli’ vurgusu şuradan geliyor; tüm iddiaların ‘bilgi’ ve ‘belgeye’ dayanması… Dahası, ‘gerektiği’ takdirde bu iddiaların ‘mahkemelere’ bilgi ve belge olarak sunulmasıdır.  Bu çok ciddidir.  Bu söylemlerin partinin ‘üst perdesinden’ yapılmasını da ayrıca dikkate almak gerekiyor.

Siyasette partililerin hitap ‘jargonu’ çok önemlidir. Bir ‘Bakan’ geldiğinde, parti teşkilatının tüm üyeleri şehrin kilometrelerce uzağında, yüzlerce metre uzunluğunda sıraya girerek ‘Sayın… Sayın’ diyerek karşılar, yaşça büyükler bile ‘el öpmeye’ çalışırlar. Bu tablodan bir ‘Bakan’ için: “ Beceriksiz… Yalancı…Sinsi…Korkak…Komplocu… Aşağılık Kumpasçı… Aşağılık Köpek…” seviyesine gelmek/inmek, siyasi etik ve siyasi jargon dışında, düşmanca tavır ve onur kırıcıdır. AK partide bu mümkün hale geldi.

Bir belediye başkanının, ‘Beni genel merkeze şikayet etti’, ‘Tüm projelerimizi engelledi’  görüşünü yüksek perdeden dillendirmesi, kamuoyuna bu şekilde açıklaması, ‘ Teşkilat-Belediye-Milletvekili-Bakanlık’ arası olması gereken işbirliğin aslında ‘hiç olmadığı’ gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu durum elbette, muhalefetin Faruk Özlü’ye yönelik  “ Seçim gezilerinde Bakanlık sıfatını kullanıyorsun da neden belediyede maaşların ödenmesi konunda Bakanlık sıfatını kullanmıyorsun” sonucuna götürür. Yine, (Mayıs 2016- Temmuz 2018 dönemleri arası) Bakanlık yapmış Faruk Özlü’nün Milletvekili seçilmiş bölgesi Düzce’nin il belediyesine BİR KERE BİLE gelmemiş, ziyaret etmemiş olmasının nedenlerini sorgulatır.  Yine, Bilim-Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak Faruk Özlü’nün, Bakanlığına bağlı Türkiye’nin dört bucağındaki Organize Sanayi Bölgelerini ziyaret ederken, kendi İl’i Düzce Organize Sanayi Bölgesi’ni bir kere bile ziyaret etmemiş olmasının nedenlerini sorgulatır.  Sadece bu iki örnek bile parti içi parçalanmanın ne denli büyük olduğunu ortaya sermektedir. Kaldı ki, Mehmet Keleş’in kendi döneminde ‘engellendiğini’ ileri sürdüğü başta kentsel dönüşüm projeleri olmak üzere birçok proje dillendiriliyor.

Seçimler için ‘sahaya’ inmiş bulunan AK Parti Belediye Başkan adayı Faruk Özlü, sakat sakat maça sürüldü.  ‘Faruk Özlü’nün Düzce’ye belediye başkanı olması, 12 Kasım’dan sonra Düzce’nin görebileceği en büyük felakettir’ diye kendi partilisi söylüyorsa, varın siz, muhalefet partilerinin neler söyleyebileceğini düşünün.  Yine Faruk Özlü için ‘ AK Parti binasına bekçi bile yapılmaz’ diye kendi partilisinin öngörüsü varsa, Düzce halkının bu konuda ne düşünmesi gerekir acaba?

Artık herkesin şunu bilmesi gerekiyor, özellikle AK Partililerin; hiçbir şey ‘kapalı kapılar ardında’ kalmıyor. 2002’den beri çok şey ‘birikti’…  Arşivlerde, gidişatta gözler önüne seriliyor. İnsanlar mutsuz, huzursuz… AK Partililer de kendi içlerinde mutlu değiller, hoşnut değiller. Dışa vurumlar başladı.  Hem ahlaklı hem de vicdanlı olmak büyük bir fazilettir. Bir gün herkes vicdanının sesini dinleyecek.

(Siyasi tahliller ‘elbette’ devam edecek… Madem ki, gerçekler ortaya dökülüyor!)