Keşke sen de olsaydın
Mavi Haberleri(12 Kasım deprem anmasından gözlemler)
12 Kasım 1999 depreminde bine yakın kişi hayatını kaybetti… Ardından binlerce yaralı, sakat insan bıraktı. İnsanlar konutlarından, işyerlerinden oldular. Aylarca çadırlarda, prefabriklerde yaşadılar. Bunca yitirilişlerin ardından, geleceğe ilişkin umutlar da sarsıldı… Sadece bir neslin değil, o ortamda yetişen çocuk ve gençlerin sağlıklı ve ideal yetişme şartları ortadan kalktı. İnsanların psikolojik ve sosyolojik yapısına travmatik faktörler etken oldu. Tüm bunlardan ötürü ‘kayıp yılların’ hesabı yapılamıyor.
Dün (12 Kasım) 1999 yılının üzerinden 19 yıl geçti. O gün doğanlar için bir gençlik dönemi. Depremi ‘yaşayan’ tüm kişilerin benzer ortak acıları var. Giden can’ların yanı sıra, yukarıda bir kısmını yazabildiğim kaybedilmiş birçok değer, insanların hayata bakışını değiştirdi. Ederi çok pahalıya gelen ‘dersler’ çıkarıldı. Bu ‘dersin’ zihinlerden hiç çıkmaması, ortak paylaşımların güçlü kılınması için ‘depremi unutma, unutturma’ vurgusu slogan haline getirildi.
İnsanların birlikteliğini, beraberliğini anlamlı kılan en güzel duygu ve tavır ‘dayanışmadır’. Aynı amaç, hedef, hareket dinamizmi için ‘dayanışma’nın önemi çok büyüktür. Yan yana olursun, konuşursun; paylaşımların, etkileşimlerin azalır ya da çoğalır. İnsanlar bunun için bir araya gelir. Dün, ben bu duyguyu yaşayamadım. 12 Kasım depreminin 19’uncu anmasında, Anıtpark’da bir avuç insandık. Sosyal medyada, depremlere ilişkin onca paylaşım, resim görünce ‘senin’ de orada olacağını düşünmüştüm. ‘Orada kimse var mı?’ sesini daha güçlü kılmak için, el-ele vererek, çaresizliğe umut olmak için, yan yana olmalıyız. Belki, çok geçerli bir mazeretin vardır; ama şuna emin ol ki, birlik ve beraberliğin gücüne inanmış, dayanışmanın ruhuna sarılmış bu insanlar, hiçbir koşul gözetmeksizin, her zaman ve her yerde ‘ o ses’ olmaya devam edeceklerdir.