Mustafa Kemal Güreşir
Mavi HaberleriAraştırmacı Gazeteci Yazar Mehmet Şimşek'in kaleminden
“PAŞA”YA ANMA
Doğdu...
İsmini Mustafa Kemal koydular.
Yaşadı...
'Paşa' lakabıyla anıldı...
Öldü...
Binlerce Düzceli'nin omzunda son yolculuğuna uğurlanırken takvimler 10 Kasım'ı gösteriyordu...
PAŞA BENİM TANIYAMADIĞIM AKRABAMDI
Yaşam ertelemeye gelmez demişler.
Hayatım bu sözün sayısız örnek ve pişmanlıklarıyla doludur.
Sözü getireceğim yer “Düzce’nin Paşası”
Mustafa Kemal Güreşir…
Son diyeceğimi baştan söyleyeyim.
O benim akrabamdı.
Bir diğer ifadeyle tanışamadığım ama kendisinden uzun yollar haberdar olduğum akrabam.
Annemin amcasının torunuydu.
12 Kasım depreminin ardından Düzce’ye gelmiştim de, kuzenim Hayrettin Oruç beni Gümüşpınar’daki prefabrik konutlara götürmüştü.
Oradaki kahve köşesinde sessiz sedasız oturan adamı işaret ederek sordu:
- Bu amcayı tanıyor musun?
Tanıyamamıştım…
Hayrettin kulağıma fısıldadı:
- Annenin amcasının oğlu Hakkı Dayı…
HAKKI AMCAYI İLK VE SON KEZ GÖRDÜM
Hakkı Dayı’nın ismini duymuştum.
Duymak bir yana…
Tam bir sene boyunca okumak için her gidip-geldiğim Fettah Bey’in tarlasında bulunan Düzce Ticaret Lisesi’nin doğu cephesinde herhangi bir pencereden bağırsam sesimi duyurabilecek kadar evleri yakındı…
Ancak gerek benim tembelliğim gerekse gevşek akrabalık bağları yüzünden tanışamamıştık.
Hakkı Amca’nın elini öpmek için hamle yaptığımda “sen de kimsin?” der gibi şaşkın ve meraklı bakışlarla beni süzmüştü. (O günlerde gırtlak kanseri hastasıydı ve konuşamıyordu)
Hayrettin bu belirsizliğe bir son vererek:
“- Nermin teyzemin oğlu Mehmet Şimşek” der demez Hakkı Amca’nın gözlerinden damlalar boşalmıştı.
Hüzün çöken yüzünde “Demek sen Nermin’in oğlusun” dediğini anlamak için psikolog olmaya gerek yoktu. Kısa bir sohbetten sonra elini öpüp, yanından ayrıldık. Bir süre sonra Hakkı Amca’yı kaybettiğimizi öğrendim…
Hakkı Amca’yı ilk ve son kez görüşüm imiş…
"DÜZCE'YE GELİRSEN TANIŞTIRIRIM"
Hakkı Amca’nın oğlu Mustafa Kemal Güreşir’le uzun yıllar aynı sektörde çalıştık.
O Düzce’de sırtındaki kamerasıyla haber kovalarken, ben de İstanbul’da elimin altındaki klavye ile ham haberleri redakte etmekle geçti yıllarımız.
Paşa’nın Düzce’de yaptığı haberleri İstanbul’dan takip ediyor ve onunla tanışmayı öylesine istiyordum ki.
Rahmetli İbrahim dayımın oğlu, biricik kuzenim Murat Güreşir’le ne zaman telefonda konuşsam, sözü aynı konuya getiriyordum da ve şu cevabı alıyordum:
- Düzce’ye gelirsen tanıştırırım.
Düzce’ye uzun bir süre gel(e)medim.
VEFAT TARİHİ 10 KASIM 2013
Bir zaman sonra Paşa’nın beyin kanaması geçirdiğini Düzce basınından öğrendiğimde her şeyin çok geç olduğunu anlayacaktım.
Bütün Düzceliler gibi ben de nefesimi tutup o’ndan iyi haberler bekledim.
Her geçen gün ümitler azaldı ve nihayet Mustafa Kemal Güreşir sonsuzluğa kanat açtı.
Bütün bunlar olup-bittiğinde Düzce’de “sevmeyeni olmayan” nadir insanlardan birini kaybetmenin derin hüznünü yaşadım.
Bir kez daha hayatın ertelemeye gelmediğini anladım.
Sözlerimi çok mânidar bir tesadüfle tamamlayayım:
İsmini Atatürk’ten alan Selanik kökenli Mustafa Kemal Güreşir’in vefat ettiği gün takvimler 10 Kasım’ı gösteriyordu…
Velhasıl “Düzce’nin Paşası” adı gibi vefatıyla da “Mustafa Kemal Paşa”yla özdeşleşti…
Onları rahmet ve saygıyla anıyorum… (Mehmet Şimşek/ Araştırmacı Gazeteci-Yazar)