Mavi » Mavi Haberleri » Mehmet Esmer ve 25 yıl

Mehmet Esmer ve 25 yıl

Mehmet Esmer ve 25 yıl

Aydınlık gazetesinde ‘Mehmet Esmer’ yazısını görünce çok heyecandım ve bir çırpıda yazıyı okudum. Yazar Mehmet Akkaya, yazının Mehmet Esmer başlığı yanına 1 rakamını kondurmuştu. Anlaşılan seri bir yazı olacaktı. 2 ve 3’üncü yazılar da çıktı. Her üç seri yazıyı birleştirdim ve aşağıya aldım. Mehmet Esmer’in benim için anlamı çok büyük.

Yıl 1993… Tam 25 yıl önce, çeyrek asır. Aylardan Kasım. Nokta Sigortacılık şirketinin ofisindeyiz. Yeni bir dergi oluşturuyoruz. Düzce’nin ilk haber dergisini çıkartacağız. Mehmet İbrahimoğlu ve Kudret Taş ‘Nokta Sigortacılık’ın şirket sahipleri. Ben, Şule Ayas, Kenan Işık, Hülya Ataseven ve Jan Berslen Devrim (Halen de Mavi’nin yazarı) ofiste büyük bir heyecan içindeyiz. 44 sayfalık ‘Flaş Dergisi’nin hazırlıklarını tamamladık. (Flaş Dergisi’nin ilk sayısı Sitemizde ana sayfada yer alıyor)… Sıra baskıya gelmişti. O zaman da şimdiki dönem gibi ekonomik kriz söz konusuydu… (Nitekim 1 yıl sonra 5 Nisan kararları yürürlüğe girdi). Derginin kapağı Düzce’deki siyasi partilerin ilçe başkanlarına yönelikti. Dergi manşeti için tüm ilçe başkanları bir masanın etrafında toplanmıştı: Başlığımız da ‘Düzce İçin Partiler Biraraya Geldi’ şeklindeydi. Mehmet Esmer İşçi Partisi İlçe Başkanlığını yürütüyordu. Baskı telaşı içinde olduğumuzu görünce, ‘Merak etmeyin, baskı için matbaa hazır’ demişti. Esmer bize adres vermişti. O kriz döneminde, Mehmet Esmer’in bize önerdiği matbaada FLAŞ doğdu. O günden bu yana Mehmet Esmer’in bendeki yeri çok ayrıdır. Sadece bu olaydan ötürü değil tabii ki; dürüstlüğü, çalışkanlığı, insancıllığı, hak ve adalet anlayışı 25 yıllık sürece damga vurdu. Ve O’nu tanıdığım için kendimi çok şanslı görüyorum.  

 

MEHMET ESMER

Mehmet Akkaya- Aydınlık Gazetesi

Başlığa bakıp telaşlanmayın! Daha çok gidenlerin ardından nutuklar çekildiği, yazılar döktürüldüğü için irkildiniz, biliyorum. Sevgili arkadaşımız sıkıntılı bir dönemin içinde, doğru. Ama başaracağına inanıyoruz, başarmasını istiyoruz.

“Sağken kıymet bilinseydi” diye onca insanın ardından ahlar çekilir ya! İstedik ki, kıymetleri sağken bilelim gayrı. İmrenilecek yan, öğrenilecek durum varsa, sağken olsun. Sayın Doğu Perinçek, “Ömür tamamlanmayınca defter tamamlanmaz. Sağlıklı değerlendirme için defterin tamamına bakmak lazım” der. Kendisi için övücü yorumlara da aynısını söyler. Teorik olarak haklı... Ama öyleleri var ki, defterin kalanını görmeniz gerekmez. Örneğin Akif Yılmaz böyledir, Adil Arslan, Mehmet Bedri Gültekin, Ferit İlsever böyledir. Ve daha niceleri... Her biri 10, hatta 15 günlük eğitimin her dersine konu olacak birikimdedir, değerdedir.

İşte onlardan biri de Mehmet Esmer’dir. “İşte bu” diyeceklerinizdendir.

40-45 yıllık mücadele vardır gerisinde. Sıfırdan kurulan örgütün, ilmek ilmek dokunmuş tarihidir. Zor dönemleri, darbe yıllarını yaşamıştır.

Parasız, yarı aç yarı tok, arabasız, yalan yapıldak dağ dere koşturmaların ustalaşmış neferidir Esmer.

Bir Allahın kulunu bile tanımadığı diyarda, örgüt kuracak sayıda insanı kısa zamanda kazanmanın ustalığına ulaşmış büyük tecrübedir.

İşçide ayrı, esnafta ayrı, köyde ayrı, öğrencide, kadında, doktorda, mühendiste, avukatta ayrı birikim gerektiren deryadır. Üç üniversite bitiren birine, ilkokul mezunu olduğuna inandıramayacağınız doygunluktadır. Kırk türlü örgütün harman dolusu adamını, tek başına galebe çalacak özgüvendedir, çünkü Vatan Partilidir o. Çetin ideolojik mücadelelerden pişerek gelmiştir bugüne.

Halka adanmış hayattır Esmer. Kendisine ayrıcalık istemez. Ömrünün 60 senesinde takım elbise giymeyi bile lüks saymış Yunus Emre’dir. Kıyıda sessizce üzülen, ağladığında içine ağlayandır. Yüzündeki kocaman gülümseme, gözlerinin derinlerindeki parıltı ile umudu ve zaferi müjdeleyendir.

Ve daha nice, nicedir.

Burada sözü, benden daha iyi tanıyanlara bırakıyorum. Her satırı eğitim konusu olacak şeyler anlatacaklar. Birlikte okuyalım.

DÜZCE İL BAŞKANI FETHİ SÖNMEZ ANLATIYOR

“Mehmet Esmeri anlatmak, sevgiliye mektup yazmaktan zor... Hani yazar yazar da, kağıtları buruşturur atarsın ya! Ne yazsan, ne söylesen eksik olur. Düzce’ye ilk geldiğinde 80’lerin sonuydu. 12 Eylül darbesinin küllerinden yeniden devrimci mücadeleyi başlatacağız. Yeni kurulan Sosyalist Parti seçime girebilmesi için, örgütlenme barajını aşması gerek. Öğretmenlik yapıyorum o sıra. Bir akşam okuldan geldiğimde, ufak tefek birini gördüm evde. Biraz çekingen de. Doğrusu pek gözüm tutmadı. “Bu mu örgütlenme yapacak” dedim içimden. Günler geçti. O küçük cüssenin içinden kocaman bir yürek çıktı ortaya. Kimseye yük olmayan, herkesin yükünü paylaşan, yukarıdan aşağı insanlık erdemiyle dolu biri... Girdiği her yerde, rahatlık ve güven veren bir kişilik. Gece gündüz demedi, pratik ve zeki ataklarla, Bolu’nun ve Düzce’nin örgütlenme işini tamamladı.

Esmer hafif süvaridir. Örneğin Karadeniz’de gitmediği yer yoktur. Az yakıtla çok iş yapan makine gibidir. Sade yaşamayı ilke edinmiştir. Örgütlenmenin ilk yıllarında, herkesin katlanamayacağı zorluklarla, il il, ilçe ilçe dolaştığını biliyorum. Düzce’de nerede bir işçi hareketi, mücadele varsa oradadır Esmer. Mücadelenin başarısına odaklanır, işçilere yol gösterici olur. Çabuk kaynaşır, arkadaş olur. İşçilerin arkadaşı, “Memet Abi”sidir. Sadece örgütçü değil, gazetecidir, muhabirdir. Aydınlık’a haber gitmesi, sorumluluğundadır. Ya yazar, ya yazdırır. Kolay kolay kendi sorunlarını öne çıkarmaz. Hiçbir yerde yük olmaz, yükü kaldırandır. Ama başkalarının derdi, onun da derdidir. Dosttur Esmer. Dert dinler, sır saklar. Gönül insanıdır Esmer. İyi okur, okuduğunu unutmaz. Türkiye devrimci tarihiyle ilgili bir isim, bir olay sorulsa, çoğunlukla ayrıntılı bir açıklaması olur. Sohbeti güzeldir. Klarneti ve sanat müziğini çok sever ve güzel söyler. Esmer’le eylem de yapılır, balığa da gidilir. Arkadaştır. Sorun çözücüdür. O varsa yanındakiler rahattır. Ben de öyle olurum. Düşündüğümüz eylemi önce ona sorarım. Basın açıklaması metnini ona onaylatırım. Eksiği gediği varsa söyler. Esmer hakkında ne yazsam eksik kalır. O benim Cumhurbaşkanımdır.”

2-

Bugün Zonguldak’a, Mehmet Esmer’in uzun yıllar çalıştığı topraklara gidiyoruz. Büyük madenci mücadelesinin fazla bilinmeyen dönemine dokunacağız.

MADENCİ ÖNDERİ NAZIM AYAROĞLU ANLATIYOR

“Mehmet Esmer’i tanıyalı 30 yıl oldu. Esmer’i anlatmaya o günlerden başlamak lazım.

Sosyalist Parti (Vatan Partisi’nin o zamanki adı) Zonguldak İl örgütü kurulmuştu ama ilçelerde eksikler vardı. Partinin seçime girebilmesi için örgütlenme barajını aşmak gerekiyordu. O zamanki il başkanı Ahmet Ballı’yı ilçe örgütlerini kurmaya ikna edemiyorduk. Genel merkezi arayarak bilgi verdim. Parti, Zonguldak’a çok önem veriyordu. ‘Orada en ücra yere kadar örgütlenmeliyiz’ diyordu. Mehmet Esmer ve Mahmut Sarıkaya arkadaşları tanımamız bu vesileyle oldu. Destek için merkez göndermişti. İlk toplantıda sert tartışmalar oldu. Tartışma sonrası Ahmet Ballı arkadaş partiden ayağını kesti. Fakat Esmer, en sert tartışmaları bile tatlıya bağlayandı. Esmer’in önderliğinde diğer arkadaşlarla karar verildi, kollar sıvandı. Kısa zamanda yeterli örgütlenmeyi yaptık ve seçimlere katıldık. Babasının Köy Enstitüsü mezunu öğretmen olduğunu anlatmıştı. Babadan çok şey aldığı belli oluyordu. Bodoslamadan girmezdi bir yere. Ortamı inceler, elekten geçirir, programı ona göre yapardı. Hem iyi bir örgütçü, hem de iyi bir dost... Kibir yok. Alçakgönüllü. Sıcak. Böyledir ki, çabuk kaynaşır insanlarla. Dikkatli dinler, yanlış davranışa, hatalı fikre saldırmaz, üslubuyla anlatır. Bazen bekler, uygun zamanı kollar. “Mahcup etmemek lazım” der. Kırmadan, incitmeden der diyeceğini. Kısa zamanda herkesin sevdiği güvendiği olur. Partinin bir kuruşuna bile sahip çıkar. Bir gün, bir şeyler karaladığı not defterini gördüm. ‘Harcamalar’ başlığı vardı bir sayfada. Altında ‘Faaliyet harcaması’ ve ‘özel harcamalar’... Tuvalete verdiği para bile yazılıydı. ‘Biri mi denetleyecek’ dedim. ‘Kendim’ dedi. ‘Kendime hesap verebilmem lazım’ dedi. Daha da büyüdü saygım.

Nerede sorun varsa oradadır Esmer. Zonguldak, Ereğli, Karabük, Bartın... ‘Süvari’ diyordum, ‘atsız süvari.’ Zonguldak’ta daha çok bizim evde kalır. Çok az yemek yer ama güzel içer. İçmek dediysem, bir küçük rakı ile üç kişi sabahlardık. Maksat muhabbet. Masamızın dördüncüsü de Türk Sanat Müziği... Çalıştığım yeri, madeni merak ediyordu. Ocağın derinlerini görmek, madenci arkadaşlarımla tanışmak istiyordu. Birkaç kez gece vardiyasında indik madene. Kuyu dibinde sinyalcilik yaptığım için sorun olmuyordu, inip çıkmak. Üzülmez’e bağlı Çaydamar ocağında çalışıyordum. Sosyalist Parti ilk işyeri komitesini burada oluşturdu. Sonra Asma, sonra Karadon... Derken Kilimli ve Kozlu... Bütün ocaklarda örgütleniyorduk. ‘Temel örgüt’ diyorduk. Bazen de ‘komite’. Mesele örgütlenmekti nasılsa. İşyeri komiteleri ile kalmadık, semt ve mahalle komitelerini de oluşturduk. Örgütsüz üyemiz kalmamıştı neredeyse. Esmer, partinin programında ve ilkelerinde taviz vermezdi. Tüzük neyse o! Harfiyen uyulacak. Bir yerde iki partili mi var. Zinhar komite olmaz. Üç kişi olacak, bu iki kişi bulacak üçüncüyü. Başkan, yazman ve sayman, bunların adı belli olacak, herkes görevini bilecek. Hemen her hafta toplanıp değerlendirme yapardık. Madenci grevi, işte bu örgütlenmenin üzerinde yükseldi. O 45 günlük grevin, o yüz bin insanın Ankara yolunda sel oluşunun arkasında, ocak ocak dokunan bu disiplinli çalışma vardır. Ve kuşkusuz ki, Mehmet Esmer’in payı büyüktür. Onun önderliğinde oldu hepsi. Büyük yürüyüşe giden yolun taşları ocaklardaki, mahallelerdeki çalışma ile döşenmişti. Esmer yürüyüş günlerinde Zonguldak’ta değildi. Başka yerde yollara taş döşemekle meşguldü. Türkü dolu masalarımızda hayıflanırdı bazen. Uzaklara dalar, göğsünü dolduran bir derin nefesten sonra, ‘O şanlı grevin içinde olamadım’ derdi. Biliyordu ki, o ‘üç kişi olacak, iki kişi üçüncüyü bulacak’, ‘şu mahalle, şu ocak eksik kaldı, böyle olmaz’ diyen ısrarları, bir gün yeşerecek, Ankara yoluna düşen yüz binlerin seli olacaktı. İyi ki Vatan Partili olmuş, partinin yetiştirdiği Esmerlerle omuz omuza çalışmıştım. Gurur duyuyorum.”

3- EŞİ HAMİYET YILDIRIM ESMER

 “25 yıllık eş mi, partili Esmer mi? Galiba ikisi de. Esmer iyi bir eştir. Ama daha çok, kendini halkına adamış dava adamıdır. Ben de bu yüzden sevdim zaten…

Yanında olmadığım zamanlar çok oldu. Ama yanından eksik etmediği bir şey vardı, çantası. Her an yollara düşecekmiş gibi hazır tuttuğu çantası. Örgüt kuruluş evrakları, parti tüzük ve programı ve parasız kaldığı zaman satacağı kitap, ajanda, kalem vs... Ve çoğunun kuruluşunu yaptığı parti binalarının anahtarları... ‘Parti binalarının otelden daha konforlu ve güvenli olduğunu’ söyler. Arada takılıp, ‘Bu kadar anahtarın içinde evinin anahtarı niye yok’ dediğimde, ‘Evin kapısını sen açıyorsun ya’ der. ‘Senin bir evin var, benim birçok evim’ derdi, gülüşürdük.

İlk mektep mezunudur, ama değme üniversiteliye taş çıkartır. Alçakgönüllü oluşundan bu yanı pek görülmez. Zekâsı ileri düzeydedir ve çok okur. Tarihi, hele de yakın tarihi ondan soracaksın. İyi bir arşivcidir. 1999 depreminde evimiz yıkılınca en çok arşivin ve kitapların yıkıntılarda helak olmasına üzülmüştü. Son derece ekonomik yaşar, ama yoktan da var eder. Çare tükenmez onda. Yol serüvenleri vardır ki hele, her birinden öykü çıkar. Bir keresinde Bursa’ya gitmesi gerekiyor ama bir kuruş parası yok. Yine çantasında evraklar, kitaplar, kalemler, vurur yola. ‘İlk iş Düzce’den Hendek’e gidebilmektir. Sonrası kolay’ der. Hendek’e yetecek kadar para buluşturur. Hendek’te partili arkadaşlar ziyaret edilir. Yol parası alınır ama karşılıksız değil. Kitap bırakılır bedel kadar. Sonra Adapazarı, orada da arkadaşlarla görüşülür, kitap satılır. Oradan Yalova, sonra İznik ve Bursa... Böyledir o zaman parti örgütçülerinin çalışması. Para yok, araba yok, yarı aç yarı tok. Bazen gittiğin yerde yatacak yer bile yok. 25 yıldır eşimdir Esmer, bildim bileli böyledir. Parti bugünlere böyle geldi. Eee devrimin partisini inşa etmek kolay değil.

Bir gün bir ilçeye örgütlenme görevi için gider. İlçenin bir köyünde biri ziyaret edilecektir. Lakin aradığı kişi acil bir sebepten köyde değildir. Şehre dönse o gün araç yok. Olsa bile parası yok. Kalakalmış öylece. Tesadüf, köyde düğün varmış o gün. ‘Nasılsa düğün sonrası ilçeye dönen olur’ diye düğün alanına gitmiş. Kravatlı, çantalı birini görünce hürmet etmiş köylüler. Yemekler yenmiş. Pek güzel sohbetler olmuş. Gece misafir de etmişler. Yıllar sonra, o düğünde tanıştığı kişilerle örgüt kurduğunu bilirim. Bazen derdim, ‘Nasıl bir cesaret, parasız yola çıkmak’ diye. ‘Partime ve halkıma güveniyorum. Atatürk Samsun’a çıkarken parası mı vardı. Teşkilatçılık parayla yapılmaz. Bu halk için iyi bir şey yapıyorsam, o halk da beni yolda bırakmaz’ derdi.

99 depremi... Düzce’de partimiz 5 katlı binanın 5 katında. Bina ortadan ikiye ayrılmış. Parti malzemelerinin çıkarılması gerek. İlk işi bu olur Esmer’in. Arkasından acil yardım çadırı kurdu. Partili arkadaşların bir merkezde toplanması lazımdı. O günlerde herkes çadırda. Partiye güvenli bir mekan oluşturmak, çalışmaları sürdürmek gerek. Yardım kampanyası başlatıldı. Boş bir arsa bulundu. Topladı arkadaşları, gece gündüz demeden dikildi inşaat. Depremde en lazım olan şey partidir. İşlerin örgütlenmesi, güvenin örgütlenmesi, paniğin engellenmesi lazımdır. Kimsesizlere kimse lazımdır. Parti lazımdır.

15 yıl Mutlu Akü Fabrikası’nda işçilik yapmıştı. Partinin ihtiyacı olduğunu görmüş, işini bırakmış partinin emrine girmişti. O gün bugündür yollarda Esmer. İş bulunca partiye selam vermeyi kesenler oluyor ya, acıyorum onlara. Parti sadece işsizin sığınağı sanıyorlar. Oysa asıl işçiye lazım, talebeye, köylüye, eli ekmek tutana lazım. Elindeki ekmeği korumak için de, ekmeğini büyütmek için de. Cahillik işte. Kim bilir hiç Esmer’in takım elbisesi olmadığını, düğününde bile emanet takım elbise giydiğini?

Evlendikten bir hafta sonra Artvin’e gidecekti. Görev... Parayı takım elbiseye vermek, göreve gidememek demekti. Öyle yaptık. Takım elbiseye vereceği yol parasına ayırdık. Feda olsun! Geçtiğimiz yıl bir takım elbisesi oldu gayri. Kemoterapi günlerinde evden çıkamayınca Aydınlık’ı alamadık iki gün. Çok canı sıkıldı. ‘Sadece iki gün’ diyecek oldum. ‘Sen ne diyorsun? Gazeteyi almak da bir parti faaliyetidir’ dedi.

İyi ki tanımışım Esmer. İyi ki evlenmişim seninle.”